Bayramları “bayram” yapan güzellikler her yeni bayramda yitip gidiyor ve farklı bayram anlayışları yaşantımızı zapt etmeye başlıyor
Artık klasikleşmiş kelimeler arasına girmiş “ah neydi o eski bayramlar” nostaljisini bir türlü kenara koyamıyor insan. Bayramlar toplumsal mutluluktan çok kişisel heyecan oldu nedense. Bayramları tatil, dinlence, seyahat etme günleri olarak görmeye başladık. Halbuki bayramları bayram gibi yaşamak, bayrama has değerleri zamana ve kişiye hapsetmemek gerekiyor.
Güler yüzlülük, yardımlaşma, konukseverlik, hediyeleşme, kardeşlik, barış, hoşgörü, sevgi , gelecek nesillere umutla bakma hislerimizi en üst düzeyde yaşayacağımız günlerdir bayramlarımız. Bu değerler yaşadıkça katmerlenir ve lezzeti ziyadeleşir , toplumu birbirine daha sıkı bağlar.
Geçenlerde bir konuğumla bayramlara ait hoş bir sohbet yapmak nasip oldu. Bana memleketlerinde halen yaşanmakta olan bayram günlerini anlattı. İnanın şaşırdım. Demek günümüzde bile böylesi güzellikler varmış dedim. Arife gününden başlarmış birliktelik. Mahalleli toplanırmış kabristanda. Kuran-ı kerimler okunur, kabristan önünde helvalar pişirilir gelen gidene dağıtılırmış. Köy 3-4 mahalleden oluşmakta imiş. Birinci gün bir mahallenin bayramı, ikinci gün bir diğerinin bayramı, üçüncü gün de öteki mahallenin bayramı imiş. O ne demek diye sorduğumda güldü ve dedi ki :
– Birinci günü bayramı olan mahallenin köy odalarında erkekler için, evlerinde de hanımlar için sofralar açılır. Diğer mahalleliler toplaşıp bu mahalleye gelirler. Yemekler, ikramlar, sohbetler olur, muhakkak Kuran-ı Kerim okunur. Ertesi gün de öteki mahalleye gidilir. Benzer ikramlar orada olur ve tüm bayram süresince sıra ile her mahalle ziyaret edilir. Yaşlısı- genci, çocuğu-bebeği , kadını-erkeği hep bir arada, denk ve bayram sevincini birlikte yaşar halde…
Çok şaşırdım ve hoşuma gitti.
– Bozulmadı oraları dedi.
“bozulmak”…. gerçekten de böylesi güzellikler bizi sağlam tutuyor.
Yaşanmadığı zaman “bozuluyor” arızaya geçilmiş olunuyor.
Akrabalarımız ve yaşadığımız semtimiz içinde birbirimizi kollayıp gözetmeler, ihtiyaçlarımıza eğilmeler, dertlerimize derman olmalar, sevinçte ve kederde paylaşımlar azaldıkça maalesef bayramlarda bir taraf bayram eder iken diğer taraf sıkıntı içinde bayramı karşılamaya çalışıyor.
Birbirimizden bihaberiz. O kadar bihaberiz ki bayram yaklaşırken çevremizde fitre ve zekat verecek insan bulamadığımızdan şikayet bile ederiz. Bu işte de kolaya kaçmaya meylederiz. Halbuki evvela ihtiyaç sahibi tanıdıklarımızın hak sahibi olduklarını bilmeliyiz.
Fakir-fukaranın gözetildiği, güzelliklerin devam ettiği, çocukların sevindirildiği, yaşlıların dualarının alındığı, sağlıklı , mutlu bayramlar dilerim.
Ne mutlu bayramı hak edenlere, ne mutlu bayram coşkusunu yüreğinde, hanesinde ve çevresinde yaşayabilene.
Bayramımız hayırla dolsun .
Bir yanıt yazın