Sevgi ile, hakkını vererek yapılan her işin sonunda illaki mutluluk vardır. Yüzlerde gördüğünüz memnuniyetin ışığı yaptığınız işin tek kıymetli karşılığıdır belki de.
Annem ve küçük oğlumla birlikte, 11 Mayıs cumartesi günü Senior Assist Beylikdüzü +60 Yaşam evlerine bir ziyaret yaptık. Anneler günü vesilesi ile düzenlenen kutlamaya denk gelince biz de katıldık. Türk sanat müziği eşliğinde, açık havada, leziz yemekler yendi, şarkılar söylendi, gülüşüldü, eğlenildi. Çok keyifli bir gündü.
Her şey bir yana… Aslında o gün ben sevginin küçük hesaplar yapılmadan, en duru hali ile nasıl bir kuşaktan diğerine aktarıldığına şahit oldum. Tesiste görev yapan her bireyin işlerine sahip çıkarak, her şeyin kusursuz ve bir o kadar da gönülden olması için yaşadıkları tatlı telaşı gözlemledim.
Bütün işlerde başarılı olmadaki gerçek sır sevgidir belki ama, insana hizmeti gerektiren işler asla el ucu ile yapılamıyor, içten olması gerekiyor. Gerçekten seveceksiniz, gerçekten anlayacaksınız . Bu sevgi ve anlayışın size tattırdığı mutluluğun, düğer tüm kazançlarınızdan daha fazla haz verdiğini hissedeceksiniz. İşte Senior Assist deki asıl gözlemim buydu benim.
Tesiste kalan yaşlılarımızın kaliteli ve hizmet açısından çok yüksek standartta bakım gördüğünü, çalışanların şefkatlerini, sevgileri ile birleştirerek çalıştıklarını, yaşlılarımıza hak ettikleri saygıyı, ilgiyi can-ı gönülden verişlerini görmek , bunu yaşlıların ağızlarından duymak beni son derece memnun etti.
Evlatlarından çeşitli nedenlerle ayrı yaşama durumları oluşmuş büyüklerimiz burada hayatın tam içinde, sağlıklarına özen gösterilerek güvenli, aktif ve keyifli günler geçiriyorlar. Konuklar burada sadece fiziksel bakım görmüyorlar. Kendileri ile sohbet ediliyor, dinleniyor, iltifat görüyor ve hak ettikleri itibarı samimiyetle hissediyorlar.
Keşke her anne-baba evladı yanında yaşlanabilse… Ama bazen hayat çok başka şeyler yaşatıyor. Bu derece kaliteli oluşu sebebi ile Senior Assist ‘in toplumda büyük bir açığı giderdiğini düşünüyorum. En başta sevgili Levent Kurtcebe’ye ve emek veren arkadaşlara işlerini bu kadar sahiplenerek çalıştıklarından dolayı teşekkür ediyorum.
Sevginiz ve iyi niyetli çalışmanız daim olsun.
Sabah erkenden Garipçe’ye varan ilk araçtık biz. Yolda Sinan’ı da alıp, mis gibi poğaçaları yudumlayarak, rahat bir trafik ile ulaştık Garipçe’ye.
Ardımızdan Tuba, Nurcan, Rukiye geldiler.
Asma Altı Kahvaltı ve balık evinde güzel bir köşe ayarlandı grubumuza ve Mehmet Emin, Yakup, Merve ile şeker kızı Hayrunnisa nın da gelmesi ile ekip tamamlandı.
Açık büfe zengin ve lezizdi. Ancak muhlamasını pek beğenmedim. Hafta sonu kişi başı 25 TL yi biraz pahallı bulsam da ortam ve ilgi güzeldi.
Garipçe çok küçük bir köy. Fotoğraf severler için hoş birkaç kare yakalanacaktır. Fakat çok büyük beklentilerle gidilmesini tavsiye etmem. Temiz havası, tatlı esintisi, tepelerden seyredilen güzel manzarası için gidilir.Ancak sahilin dayanılmaz kokusu rahatsız edici. Hani rüzgar da olmasa durulacak gibi değildi. İnsanları, kedileri, köpekleri sıcak kanlılar. Sahildeki köftecisi çok güzel köfteler yapıyor. Üstelik koca porsiyon köfte, patates kızartması, közde biber ve domatesi sadece 10 TL. Masadaki nefis salata, kızarmış ekmek, tulum peyniri ve tereyağ da iştah açıcıydı.
Bir ara Garipçe’den uzaklaşıp Rumeli Fenerine geçtik. Gruba Sena, ablası , Duygu ve bir arkadaşı daha eklenince tam olduk. Şipşirin bir yer Rumeli Feneri. Kalesinden güzel fotoğraflar çekmek mümkün.
Eve geldiğimde temiz havanın insana ne güzel şeyler yaptığını bir kere daha hissettim. 🙂
Aziz anında uyudu ve sabaha kadar hepimiz deliksiz bir uyku çektik.[slideshow]
Niccolo Pagini on dokuzuncu yüzyılda yaşamış yetenekli bir müzisyendir. Herkesin hayran olduğu ünlü kemancı kalabalık bir dinleyici önünde önemli bir konser veriyordu. Bütün orkestra Pagini’nin içli keman sesine eşlik etmek için çalıyordu. Derken beklenmedik bir şey oldu. Pagini’nin kemanından bir tel çat diye kopuverdi. Kemanın orta teli herkesin görebileceği şekilde havada sallanmaya başladı.
Usta müzisyenin alnına ve yüzüne bir anda terler hücum etti. Hayli zorda kaldığı belliydi. Ancak hiçbir şey olmamış gibi kalan üç telle kemanını aynı güzellikte çalmayı sürdürüyordu.
Fakat çok geçmeden olacak en kötü şeyde oldu ve ikinci tel de koptu. Pagini buna rağmen yine çalmaya devam etti. Müziğin sesinden ve kemandan eksilen bir şey yoktu hala fakat birkaç dakika sonra üçüncü tel de koptu orkestranın icra ettiği parçanın sonuna gelinmişti şimdi ustanın kemanından kopmuş üç tel avare gibi sallanıyordu.
Usta kemancı buna rağmen tek telli kemanla müziği bitirdi. Dinleyiciler ayağa kalkıp uzun süre görülmemiş bir coşkuyla alkışladı. Alkış sesleri kesilmek üzereyken Pagini dinleyicilerin koltuklarına yaslanmalarını istedi. Konserin kaçınılmaz olarak biteceğinden düşünen dinleyiciler çaresiz oturdular. Pagini kemanı herkesin göreceği şekilde kaldırdı başıyla orkestra şefine başla ifadesi yapıp tekrar dinleyicilere dönüp. Gözlerini hafifçe kısıp gülümsedi ve bağırdı. Kemanı çenesinin altına koyup son parçayı mükemmel şekilde çaldı…
♥ ♥ ♥
Evlilikte kalabalıklar karşısında verdiğimiz bir konser gibi değil midir? Başlangıçta her şey mükemmeldir eksiğimiz, kusurumuz yok gibidir. İlişkinin de kusursuz gideceğini düşünürüz. Sonra Pagini’nin keman telleri gibi bizimde zamanla tellerimiz kopmaya başlar. Eksiklerimiz ortaya çıkar ahenk bozulur gibi olur.
Şimdi sorun kendinize; Bir tek teliniz bile kalmadı mı? Konseri sürdürmek için cevabı biliyorsunuz; “Her şey bitse de aşkımız kemanda kalan son tel”… Konser devam ediyor…
♥
Aşka Dair Öyküler – Senai Demirci – Sayfa 17-18
YAZARLARDAN RAMAZAN SOHBETLERİ
31. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı’nda geçtiğimiz yıl başlayan Beyazıt Ramazan Sohbetleri, bu yıl 26 yazar ve fikir adamını ağırlıyor.
Türkiye Diyanet Vakfı tarafından organize edilen ve İBB Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla düzenlenen Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı, İstanbul Beyazıt Meydanı’nda 31. kez okurları kitapla bir araya getirirken; Beyazıt Ramazan Sohbetleri’yle ziyaretçileri fikir ziyafetlerine hazırlıyor.
Vakıf Fuarcılık, geçen yıl kültür etkinlikleri kapsamında Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER) ile başlattığı ve 22 programa imza atan Beyazıt Ramazan Sohbetleri’ni, Ramazan ayı boyunca 26 programla ziyaretçilerle buluşturacak.
Beyazıt Ramazan Sohbetleri, geçen yıl gördüğü yoğun ilgi üzerine fuarın değişmezleri arasına katıldı. Beyazıt Camii yanına kurulan çadırda gerçekleştirilecek olan sohbetler, her gün saat 18.00 ile 19.00 arası, ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım’ın danışmanlığında belirlenen kültür, edebiyat ve sanat dünyamızdan seçkin yazarların ve fikir adamlarının kendi ihtisas alanlarına veya Ramazan’a dair olacak.
YAZARLARDAN RAMAZAN SOHBETLERİ TAKVİMİ
31. Kitap Kültür Fuarı Beyazıt Ramazan Sohbetleri Takvimi:
1 Ramazan 20 Temmuz Cuma Can Alpgüvenç
2 Ramazan 21 Temmuz cumartesi Dursun Gürlek
3 Ramazan 22 Temmuz Pazar Bestami Yazgan
4 Ramazan 23 Temmuz pazartesi Üstün İnanç
5 Ramazan 24 Temmuz Salı Nevzat Bayhan
6 Ramazan 25 Temmuz Çarşamba Prof. Dr. Nazif Gürdoğan
7 Ramazan 26 Temmuz Perşembe Mehmet Cemal Çiftçigüzel
8 Ramazan 27 Temmuz Cuma Ali Hakkoymaz
9 Ramazan 28 Temmuz Cumartesi Beşir Ayvazoğlu
10 Ramazan 29 Temmuz Pazar Yavuz Bahadıroğlu
11 Ramazan 30 Temmuz pazartesi Ümit Şimşek
12 Ramazan 31 Temmuz Salı Yusuf Dursun
13 Ramazan 1 Ağustos Çarşamba Yıldız Ramazanoğlu
14 Ramazan 2 Ağustos Perşembe Mustafa Armağan
15 Ramazan 3 Ağustos Cuma Sadık Yalsızuçanlar
16 ramazan 4 Ağustos Cumartesi Prof. Dr. Mehmet Zeki Kuşoğlu
17 Ramazan 5 Ağustos Pazar İsmail Bilgin
18 Ramazan 6 Ağustos Pazartesi Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar
19 Ramazan 7 Ağustos Salı Recep Arslan
20 Ramazan 8 Ağustos Çarşamba Ali Erkan Kavaklı
21 Ramazan 9 Ağustos Perşembe Dr. Mehmed Niyazi
22 Ramazan 10 Ağustos Cuma Sibel Eraslan
23 ramazan 11 Ağustos Cumartesi Prof. Dr. Ahmet Turan Alkan
24 Ramazan 12 Ağustos Pazar Vehbi Vakkasoğlu
25 Ramazan 13 Ağustos pazartesi Doç. Dr. Rahmi Yaran
26 ramazan 14 Ağustos Salı Kadir Gecesi Mehmet Nuri Yardım
Her gün saat: 18.00- 19.00
Simurg, bir masal kuşudur.
Uzun boynunda beyaz bir halka bulunan, safran tüylü, güzel sesli, insana benzer kocaman bir kuş…
Kuşların sultanıdır.
Kaf Dağı’nın ardında yaşar.
Efsaneye göre, kuşlar, sultanlarını bulmak üzere toplanıp yola çıkarlar bir gün…
Yol uzun, yolculuk zorludur.
“Aşk Denizi”nden geçerler önce…”
“Ayrılık Vadisi”nden uçarlar..”.
“Hırs Ovası”nı aşıp, “Kıskançlık Gölü”ne saparlar..”.
Kuşların kimi Aşk Denizi’ne dalar, kimi Ayrılık Vadisi’nde kopar sürüden…
Kimi hırslanıp düşer ovaya, kimi kıskanıp batar göle…
Yolculuk bittiğinde, Kaf Dağı’nın ardına sadece 30 kuş varabilmiştir.
Sultanları Simurg’u bulamazlar orada…
Sonunda sırrı, sözcükler çözer:
Farsça “si”, “otuz” demektir.
…murg” ise “kuş”…
“30 kuş”, anlar ki, aradıkları sultan, kendileridir.
Ve gerçek yolculuk, kendine yapılan yolculuktur.
Çoğu mitolojik destan gibi, “Simyacı” da, bu “kendinin efendisi olma” bilincini anlatır aslında…
Mısır piramitlerinin eteklerinde hazine arayan Endülüslü çobana Simyacı’nın dediği gibi,
“Yolculuk bir öğrenme yöntemidir. Bilmemiz gerekenleri bize o öğretir.”
Saklı hazineyi, vurulduğu sevgiliyi, kaybettiği ülkeyi arayan gezgin, büyük sınavlardan geçip yaman engeller aşarak kendi benliğine ulaşır, şuuruna kavuşur bu destanların Kaf dağlarında…
Ve sonunda “kendi hazinesi”ni bulur…
Anlar ki, keşfedilecek ülke, insanın kendisidir.
İnsan sırrı arar
Sır ise kendisi’ndedir..