Göze Takılan

Leke çıkarma teknikleri

ÇİKOLATA LEKESİ
* Kumaştaki çikolata lekesi için; en iyi yol gliserinle ovup yağ emici iki kağıt arasında bir süre bırakarak yağının iyice emilmesini sağlamaktır. Eğer bu işlem yeterli olmazsa ve lekeli kumaş rengi atmayan bir tür kumaş ise lekeli kısmı suyla karıştırdığınız 90 derecelik alkolle silin.

* Halıdaki çikolata lekesini; sabunlu suyla lekenin dış kısmından başlayarak içe doğru silin. Üzerine talk pudrası döküp bir süre bekleyin. Halıyı silkeledikten sonra eşit miktarda su ve alkol karışımıyla tekrar silin.

ÇİMEN LEKESİ
Çamaşır suyuna dayanıklı kumaşlarda, lekeyi nemlendirdikten sonra üzerine deterjan dökerek ovalayın, çamaşır suyu eklenmiş sıcak su ile yıkayın. İnatçı lekeleri alkolle sildikten sonra lekeli bölgeyi iyice durulayın. Çamaşır suyu kullanımına uygun olmayan kumaşlarda, aynı işlemleri çamaşır suyu kullanmadan yapın. (Kumaşın asetat içermesi halinde, bir birim alkole iki birim su ekleyin.)

FONDÖTEN LEKESİ
Elbisenizdeki fondöten lekesini, etere batırılmış bir bezle sildikten sonra sabunlu suyla yıkayın; leke yok olacaktır.

KAN LEKESİ
Sıcak su kullanmayın; çünkü sıcak su, lekenin daha fazla işlemesine neden olur.
* Beyaz kumaşta: Lekeyi oksijenli suyla ıslatın. Sonra sabunlu ılık suda yıkayın.
* Renkli kumaşta: Nişastayı suyla karıştırarak bir hamur yapın. Bunu lekeli yere sürerek kurumasını bekleyin. Sonra fırçalayarak temizleyin. Bir başka yöntem de aspirin tabletini azıcık suyla eritip lekeli yeri bununla örtmektir, iyice kuruyunca fırçalayarak temizlenir.
* Halıda: Lekeli yeri beyaz sirkeyle ovun.

KAHVE LEKESİ
* Leke tazeyse üzerine biraz tuz dökün.
* Beyaz pamuklu kumaştaki lekeyi oksijenli su ile silin, yeterli olmazsa çamaşır suyu kullanmanız gerekir.
* Renkli kumaştaki lekeli kısma biraz gliserin sürün ve ılık suyla durulayın.
* Halıdaki lekeli yeri, eşit miktarlardaki alkol ve beyaz sirke karışımıyla silin.

MEYVE LEKELERİ
* Beyaz kumaşta: Lekeyi amonyaklı suyla yıkayın. Çıkmazsa, çamaşır suyu ilave ettiğiniz sabunlu suya batırıp lekeli kısmı ovun.
* Renkli kumaşta: Lekeyi 90 derecelik alkol ya da amonyak ilave edilmiş oksijenli su ile yıkayın ya da ekşimiş sütü lekenin üzerinde 2-3 saat bırakın.
* Sentetik kumaşta: Lekeyi limon suyu, beyaz sirke, hafif amonyaklı su karışımı ile çıkarabilirsiniz.
* Yünlü ve ipekli kumaşta: Lekeli kısmın altına su emen bir kumaş parçası yerleştirin ve lekeyi beyaz sirkeyle silin.

MUM LEKELERİ
Cilalı ahşapta: Bir karton parçasıyla kazıyarak mümkün olduğu kadarını çıkarın. Sonra sıcak suyla ovun. Eşit oranlardaki terebentin ve ketenyağı karışımına batırdığınız bezle lekeyi ıslatın. Kuruduktan sonra parlatın.
* Vernikli mobilyada: Kartonla kazıdıktan sonra petrole batırdığınız bir bezle silin.
* Örtüde: Mumun koparabildiğiniz kısmını aldıktan sonra örtüyü yıkayın. Kuruduktan sonra ütülerken mum lekesinin bulunduğu yeri iki kurutma kağıdı arasına koyun.

MÜREKKEP LEKESİ
Deri eşyada:
Biraz limon suyuyla lekeyi fırçalayın.
Kumaş üzerindeki lekeler
* Dayanıklı kumaşta: Biraz limon suyu ve ılık sütle silin. Durulanınca leke yok olacaktır.
* Nazik kumaşta: Leke kuruyunca, üzerine talk pudrası dökün. Leke kaybolana kadar fırçalayın.
* Beyaz çamaşırda: lekenin üzerine sulandırılmış hardal dökün. Yarım saat kadar bekleyip, süngerle lekeli yeri yıkayın.
Mobilya üzerindeki lekeler:
* Eğer leke tazeyse; sıcak suya çiğ süt (kaynatılmamış süt) veya limon suyu ilave ederek, lekeyi bu karışım ile silin.
* Leke eskiyse; lekeyi zımpara kağıdı ile kazıyın, daireler çizerek mantar tıpayla parlatın.
* Cilt üzerinde: Parmaklarınızdaki mürekkep lekelerini domates suyuyla ovarak çıkarabilirsiniz.

Kırmızı mürekkep lekesinin üzerine hardal sürüp birkaç saat öylece bırakın.

PAS LEKESİ
* Sentetik olmayan kumaşlarda : Lekeyi tuzlu limon suyuyla ovduktan sonra içerisine biraz amonyak katılmış suyla silin ve durulayın.
* Sentetik kumaşlarda : Lekeli kısmı biraz limonla ovun.

RUJ LEKESİ
Kumaştaki ruj lekesini:
* Etere batırılmış bir pamukla silin ve bu işlemi birkaç kez tekrarlayın. Ancak bu işlemi yaparken ateşten uzakta durmaya dikkat edin çünkü eter çok yanıcı bir maddedir.
* Lekenin üzerine sabun sürün, bir saat öyle beklettikten sonra yıkayın.
* Üzerine pamukla oksijenli su damlatıp suyla durulayın.

SALÇA VE KETÇAP LEKESİ
Sıcak su ile gliserini eşit miktarlarda karıştırın. Kumaşı bir saat boyunca bu karışımda beklettikten sonra her zaman kullandığınız deterjan ile yıkayın.

TERLEME LEKESİ
* Beyaz kumaşta : Asitoksalitle silin, durulayın, sonra oksijenli su ile silin.
* Nazik kumaşta: Hafif amonyaklı veya limonlu su ile silin.
* Yünlü kumaşta: Kumaşı birkaç saat sirkeli soğuk suda beklettikten sonra lekeyi temizleyebilirsiniz.

YAĞ LEKESİ
Sıçrayan yağlar için en etkili temizleyici ispirtodur.
Zeytinyağı lekesini kumaştan çıkartmak için bir parça ekmek içini yuvarlayıp lekenin üstünde gezdirin.

YUMURTA LEKESİ
* Yumurta lekelerini çıkartmak için soğuk su kullanmalısınız.
* Genellikle sabunlu su yeterli olsa da beyaz kumaşlarınız için biraz çamaşır suyu ilave edebilirsiniz.
* Kesik limonla lekeli yerleri ovun.
* Suda haşlayarak ezdiğiniz bir parça patatesle ovun.
* İçinde çakıl bulunmayan nemli toprakla silin.

BOYA LEKESİ
Kumaş üzerindeki boya lekeleri için: Leke tazeyse, en etkili temizleyici madde terebentindir. Leke kurumuşsa, sabunlu suyla yıkayın ve birkaç saat bu suda bırakın. Boya iyice yumuşayınca bir bıçakla kazıyın, sonra terebentinle silin.

ÇAMUR LEKESİ
Leke olan elbiseyi hemen fırçalamayın. Çamur lekesi kuruyunca hafif bir fırçalamayla çıkar. Eğer inatçı bir lekeyse, eşit miktardaki su ve sirke karışımıyla silebilirsiniz.

ÇAY LEKESİ
* Beyaz kumaştaki lekeyi limon suyuyla silin ve soğuk suyla durulayın.
* Renkli kumaştaki taze lekeyi yumurta sarısını suyla karıştırarak ovalayın. Eski bir leke ise gliserinli suyla silmek iyi olacaktır.
* Halı üzerindeki çay lekesini, eşit ölçekteki alkol ve sirke karışımı ile silin.

ALTIN TEMİZLİĞİ
Bir litre suya 15 gr. sabun rendesi ve 100 gr. amonyak ilave edin. Temizlemek istediğiniz altın eşyalarınızı bu karışımın içinde yarım saat kadar bırakın. Sonra, soğuk suyla durulayın ve bir deri parçasıyla temizleyin.

AMPULLERİN TEMİZLİĞİ
Alkol en iyi temizleyicidir. Ancak ampulün yüzeyi pütürlüyse kesilmiş bir soğan parçasıyla silip nemli bir bezle temizleyin. Ampulün temizliği bittikten sonra ışığı yakmadan, üzerine bir iki damla parfüm sıkın. Odanız cok güzel kokacaktır.

AYAKKABIDAKİ LEKELER
* Su lekesi – Boyamadan önce vazelin sürün.
* Küf lekesi – Gliserin sürülmüş bir bezle temizleyin.
* Spor ayakkabıların temizliği – Ayakkabıyı, benzine batırılmış eski bir diş fırçasıyla ovalayın.
* Açık renk ayakkabılardaki lekeler – Benzine batırılmış bir bezle silin.
* Koyu renk ayakkabılardaki lekeler – Alkole batırılmış bir bezle temizleyin.
* Vernikli ayakkabılar – Süt ve limon suyu döktüğünüz bir bezle temizleyin.
* Süet ayakkabılarınızın tüylerini kabartmak – Ayakkabıyı su buharına tutun, ayakkabı iyice kuruyunca tel fırçayla fırçalayın.
* Rugan ayakkabılardaki çatlamaları önlemek – Zeytinyağı veya vazelin sürün. Sıcaklık rugan ayakkabıların çatlamalarına sebep olduğu için serin yerde saklanmaları gerekir.

Kahverengi ayakkabıları siyaha boyamak isterseniz önce çiğ patatesle ovalayın sonra siyah cila sürün.

AYNA TEMİZLİĞİ
* Gazete kağıdını top haline getirerek, 2 ölçü su ve 1.5 ölçü sirke karışımına batırıp aynanızı bununla silin, arkasından kuru bir bezle kurulayın.
* Yarıya bölünmüş çiğ patatesle aynanızı silin, sonra içine az miktarda alkol katılmış suyla durulayın.
Ayrıca aynanızı temizlediğiniz son suya alkol katarsanız sineklerin konmasını engellersiniz.

BLUCİNLERİN RENGİ
Renginin açılmasını istemiyorsanız, yeniyken içine bol miktarda tuz atılmış soğuk suda 12 saat kadar bırakın. Sabit bir renk kazandığını göreceksiniz.

ÇİKLET YAPIŞIRSA
Çikletin yapıştığı yerin iç tarafına naylona sarılmış bir miktar buz koyun. Buzun etkisiyle çiklet donduktan sonra bir fırçayla donan çikleti fırçalarsanız yapıştığı yerden çıkacaktır.

Korunma Besmelesi

Yiyecek ve içeceklerin Zararından Korunmak İçin Okunacak Korunma Besmelesi

Bu dua Peygamber efendimizin tavsiyesi. Peygamberimiz, bu duayı yiyeceklere okuduğumuz zaman içinde zehir olsa bize zarar vermeyeceğini bildiriyor.

Duayla ilgili bir de Hz. Ömer’in başından geçen bir olay var. Hz. Ömer halife iken ona bir hükümdar yüzük içinde zehir gönderiyor. Elçi yüzüğü verirken hükümdarın sözlerini iletiyor “Eğer halk ayaklanırda ona zarar vermek isterlerse onların ellerine düşmesin, bu yüzük içindeki zehir çok etkilidir, dilinin ucuna değdirdiği anda hemen ölür”

Hz Ömer Peygamberimizin tavsiyesi olan bu duayı okuyup zehrin tümünü içiyor. Elçi ve yanındakiler hayretler içinde bakıyorlar Hz. Ömer’ in yere düşmesini bekliyorlar, hiçbir şey olmuyor.

Bizler tabi ki zehre okuyup içmeyiz Hz. Ömer gibi imana sahip olmadığımız için. Aklımıza zerrece ya korumazsa ya ölürsem şüphesi gelse dua bizi korumaz zaten.

Yiyecek ve içeceklere okuyalım. Hele ki günümüzde yediğimiz içtiğimiz şeylerin doğal olanı neredeyse yok. Kiminin genetiği bozulmuş, kimi hormonlu, kimi ilaçlı. Ete süte sebzeye her şeye okumak lazım. Ben okuyorum. Çocuklarıma da öğrettim. Dışarıda bir şey yerseniz okuyun diye. Evde pişen yemeklere de okuyorum.

Bir de kullandığımız ilaçlara okumak lazım. Çünkü ilaçların faydasından çok yan etkileri var. Oğlumun ilaçlarına yan etkilerinden korunsun diye okuyorum. Bu dua en çok okunması gereken dualardan biridir diye düşünüyorum. Okuması ezberlemesi çok kolay bir dua.

Bismillah ve billâhillezî lâ yedurru measmihî şeyun fil ardi velâ fissemâ. Yâ hayyu yâ kayyûm.

Anlamı: İsmiyle beraber yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar vermediği Alah’ın adıyla. O sonsuz hayat sahibi olan ve bütün kainatı ayakta tutan, koruyandır.

Bu duanın bir benzeri de her türlü tehlikeden korunmak için okunuyor. Abdestli abdestsiz okunabilir. Yine Peygamber Efendimizin tavsiyesi. İlk bölümü diğer duayla aynı, sadece son bölümü farklı.

Bismillah ve billâhillezî lâ yedurru measmihî şeyun fil ardi velâ fissemâ. Ve huvessemîul alîm.

(Sabah akşam 3 kez korunmak için okunur)

Anlamı: İsmiyle beraber yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar vermediği Alah’ın adıyla. O işiten ve bilendir.

 

S.Maraşlı

Soğuk Algınlıklarına

Annemin senelerdir kullandığı bir tarifi vardı öksürük için. Ben de oğluma bunu ihtiyaç duydukça uyguladım.

Kara turpu çok iyi bir şekilde yıkadıktan sonra kabuğunu soymadan içini bir bıçak yardımı ile oyuyoruz ve oyulan bu kısmın içine halis bal koyuyoruz. Balı koymadan evvel turpun alt kısmına kalın bir iğne ile delik açıyoruz. Balı koyduktan sonra turpu uygun büyüklükteki bir bardağın üzerine oturtuyoruz. (Balın içine zencefil katmak da mümkün)

Bal çok yavaş bir şekilde (akşam hazırlarsak sabaha dek) turpun içinden süzülerek bardağa doluyor ve turpun özünü almış oluyor. Ardından bu balı çocuğumuza içiriyoruz. Birkaç kere yapılacak uygulamadan sonra Allahın izni ile çok fayda görülüyor.

Dün internette Sema Maraşlı’nın kaleminden farklı bir tarif daha buldum :

Faranjit ve Öksürük İçin Doğal Şurup

Malzemeler:

Sızma Zeytinyağ

Pekmez

Yapılışı:

Zeytinyağ ve pekmezi eşit oranlarda karıştırın. Kaç gün kullanmayı düşünüyorsanız ona göre ayarlayın.

Sonra ocakta hafifçe ısıtın, boğazınızı yakmayacak kadar. Ilık ılık bir kaç yemek kaşığı gece yatarken için, üzerine hiçbir şey yiyip içmeyin. Sonra uyanabilirseniz bir de gece uyanıp için,

yine ılık olsun, bir de sabah namazı vakti. Yani bir gece de üç kez için, üzerine bir şey almayın boğazda kalsın.. Öksürükte bir kaç gün içmeniz yeterli oluyor.

Fakat kronik faranjitte iki hafta kadar devam ederseniz, faranjitle vedalaşabilirsiniz.

Zeytinyağı başlıbaşına bir şifa. Evinizden eksik etmemeye çalışın.

 

Süleymaniye Camisindeki Mektup

Birkaç yıl önce Süleymaniye Cami’sinin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kalması üzerine en yetkin mimar ve mühendislerden oluşan bir ekip, camiinin bütün yükünü taşıyan kemerleri incelemeye aldı.

Kemerlerin içinde gizli bir bölme ekibin dikkatini çekti.

Bölmede, Mimar Sinan’ın imzasını taşıyan Osmanlıca bir mektup vardı. Mektup’ta şöyle yazıyordu:

“Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz.”

Koca Sinan kademe kademe kilit taşının nasıl değiştirileceğini anlatıyordu. Heyet, Sinan’ın söylediklerini aynen uyguladı. Süleymaniye Camii böylelikle kurtarıldı. Bu not şimdi Topkapı Sarayı’nda saklanıyor.

Asırlar önceki bu incelik ve feraset, umarız günümüz mimarlarına ve müteahhitlerine örnek olur da, depremlerde bunca kayba neden olunmaz.

THY “Paha Biçilmez Fırsat: Tüm Türkiye 44 TL”

Türk Hava Yolları’ndan paha biçilmez bir fırsat daha: 29 Şubat’a kadar online bilet alın, 1 Nisan’dan itibaren 2012 boyunca tüm Türkiye’ye herşey dahil 44 TL’ye uçun. Uçuş Noktaları sayfamızı ziyaret ederek 44 TL’ye uçabileceğiniz yerlerin şehir rehberlerini inceleyebilir, Skylife makalelerini okuyabilir ve online bilet satın alabilirsiniz.

Detaylı bilgi için Türkiye’nin her yerinden çağrı merkezi numaramız: 444 0 849

Promosyon Dönemi
Kampanya kapsamında biletler 13 Şubat 2012 – 29 Şubat 2012 tarihleri arasında satın alınabilir. Uçuş dönemi 1 Nisan 2012 – 31 Aralık 2012 tarihleri arasıdır. 16 Ağustos – 03 Eylül 2012 ve 19 Ekim – 30 Ekim 2012 arasındaki uçuşlar kampanyaya dahil değildir.

Bilet Bedeli
Biletler www.turkishairlines.com web sitesinden 44TL’ye; satış ofisleri, seyahat acentaları ve çağrı merkezinden 49 TL’ye satın alınabilir. Herşey dahil tek yön ücretidir. Ücrete havaalanı vergileri, hizmet bedeli ve akaryakıt harçları dahildir.

Diğer Şartlar

  • Kampanya THY iç hat direkt uçuşlarında geçerlidir. Ercan, Hopa hatları ve Anadolu Jet ya da THY’nin ortak uçuş anlaşması yaptığı diğer havayolları uçuşları dahil değildir.
  • Rezervasyon ve biletleme aynı anda yapılır.
  • En az bir bacağı kampanya dahilinde olan çoklu uçuşlarda rezervasyon ile aynı anda biletleme de yapılması gerekmektedir.
  • Seyahat değişikliğine ve iadeye izin vermez.
  • Kampanya dahilinde mil kazanımı olmayacaktır.
  • Diğer kampanyalar ve indirimler ile birleştirilmez.
  • Sınırlı sayıda koltuk için geçerlidir.
  • THY kampanya şartlarını değiştirme hakkını saklı tutar.

Renkli işlemeli tabaklara asitli ve tuzlu yiyecekler koymayın

Fırat Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Yaman, renkli işlemeli tabaklarda asitli ve tuzlu gıdaların uzun süre bekletilmesi halinde, bu mutfak gereçlerinin kurşun ve kadmiyum açısından tehlikeli olduklarını belirtiyor. Gıda mühendisi Sedat Kuru da tahta mutfak malzemelerinin bulaşık makinesine atılmamasını söylüyor.Porselen tabaklar, teflon tavalar ve tahta gereçler evlerden eksik edilmeyen, yemek yaparken yokluğunun hissedildiği mutfak malzemeleridir. Bu ürünlerin kullanımı esnasında yapılan birtakım yanlışlar sağlığımıza ciddi zararlar veriyor. Fırat Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümü’nden Prof. Dr. Mehmet Yaman, renkli işlemeli tabaklarda salçalı yemek gibi asidik ve turşuya benzer tuzlu gıdaların uzun süre bekletilmesi halinde bu mutfak malzemelerinin kurşun ve kadmiyum yönünden tehlikeli olduklarını belirtiyor.

Prof. Dr. Mehmet Yaman, çatal kaşıkların genellikle paslanmaz çelikten yapıldığını belirtiyor. Bazılarının da gümüş kaplama olduğunu dile getiren Yaman, daha ucuz bazı türlerde ise paslanmaz olmayan yumuşak çelikten bir metal üstüne sırasıyla krom, bakır, nikel ve krom kaplandığını aktarıyor. Yaman, bu türdeki kaplamalı bir kabın çizilmesi ve asidik veya tuzlu gıdalarla uzun süre teması halinde risk oluşturduğunu belirtiyor. Yaman, “Bu çeşitteki renkli işlemeli kaplarda yoğurt, salçalı yemek ve sirke gibi asidik ve turşu gibi tuzlu gıdaların uzun süre bekletilmesi halinde, bu mutfak gereçleri kurşun ve kadmiyum yönünden tehlikeli olabilmektedir. Bu metalik boyalar sır tabakasıyla sırlanıyorsa da kullanıma bağlı olarak aşınma sonucu risk artmaktadır.” diyor.

Prof. Dr. Mehmet Yaman yönetiminde yapılan bir yüksek lisans çalışmasında analize tabi tutulan çok sayıda tabağın birçoğunda risk gözlenmese de markalı ve markasız bazı tabaklarda kadmiyum, kurşun gibi zararlı kimyasalların asitli gıdaları temsil eden asitlerde bekletildiğinde bulaştığı ortaya çıktığı tespit edildi. Kadmiyum, kanserojen kimyasal bir madde iken kurşun, çok fazla toksin içeriyor, beyin fonksiyonlarını bozuyor ve IQ değerini düşürüyor.

Boş teflon tavayı ocakta ısıtmayın

Prof. Dr. Mehmet Yaman’a göre yapışmaz teflon (politetrafloro etilen) tavaların bir kısmı 230 oC’den itibaren kanserojen bir kimyasal olan perflorooktanik asit (PFOA) yayabiliyor. Sıcaklığın 350 oC’yi geçmesi durumunda bu kimyasaldan kaynaklanan risk ise kesin. Boş teflon tavanın ocakta ısıtılması durumunda da bu sıcaklığa ulaşılıyor. Böylece, PFOA zararlı kimyasalı tavadan gıdaya ve havaya bulaşıyor. Bu da kişinin bağışıklık sistemini bozuyor.

Gıda mühendisi Sedat Kuru ise tahta mutfak gereçlerinin bulaşık makinesine atılmaması gerektiğini söylüyor. Kuru, buna sebep olarak da yüksek sıcaklıkta tahtanın direncinin azaldığını, ayrıca deterjan kimyasalının tahtaya nüfuz edip daha sonra yemeğe geçmesini gösteriyor.

Zaman Gazetesi

Çalışan kadın ve anne olmak

Çocuklarını çalışarak büyüten anneler, haklı olarak, bunun hayatlarındaki en zor şey olduğunu söylerler. Sebep ne olursa olsun, bir anne çalışmak zorunda ise, “çalışma, çocuğuna bak” demek çözüm değildir.

ÇALIŞANKADIN, zihinsel ve bedensel olarak ev hanımından daha fazla yorulduğu için farklı bir psikolojiye sahiptir. Çevrenin de etkisiyle annelik görevini yeterince yapamadığını düşünür, suçluluk duygusuna kapılır ve aşırı sorumluluk yüklenir. Çocuğun her isteğini yapmaya, yaramazlıklarına katlanmaya ve ev kadınlığı görevini en iyi şekilde yerine getirmeye çalışır. Ancak uzun süre bunu devam ettiremez, aşırı yorgunluk sonucu stresli ve endişeli (nörotik) bir kişilik kazanır.Çocuğun hırçınlıklarını ve huysuzluklarını bakıcıdan bilir. Çok sık bakıcı değiştirir. Eğer eşinden yardım görmüyorsa işi daha da zorlaşır. Haklı olarak kocasını eleştirir. Karı koca arasında rol çatışması başlar. Kavgaya varan tartışmalar yaşanır.

Çalışan kadınlar arasında boşanmaların fazla oluşu konu üzerinde daha ciddi durmamızı gerektiriyor. Ataerkil bir toplum olduğumuz için boşanmalarda kadın tarafını suçlama eğilimi gösteriyor, adil davranamıyoruz. Sonuçta kaybeden ve zararlı çıkan yine kadın oluyor. Aile Hayatı Ortak Sorumluluk Gerektirir Çalışan eşlerde aile hayatı ancak sorumlulukların paylaşımı ile sağlıklı yürüyebilir. Özellikle erkeğin anlayışlı davranması, eşinin de eve yorgun geldiğini ve yardıma ihtiyacı olduğunu kabul etmesi gerekir. Karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış içersinde yapılan bir iş bölümü iki tarafı da rahatsız etmez. İşten erken çıkan çocuğu kreşten veya bakıcıdan alma, mamasını yedirme, altını temizleme gibi görevleri yerine getirebilir. İşten erken çıkan baba ise, bu işleri o yapacaktır. Anne işten gelinceye kadar çocuğa babanın bakması erkekliğine gölge düşürmez.Çocuk eşlerin ortak meyvesi olduğuna göre, bakımının ve eğitiminin de ortaklaşa yürütülmesi kadar doğal ne olabilir?

Bir konferansımda ben bunları anlatırken bir erkek dinleyicim kalktı, söz istedi. Sanırım, eşi çalışan bir beydi. “Ali hocam, eşiniz çalışıyor mu?” diye sordu. “Hayır” dedim. “Eşiniz çalışıyor olsaydı, bu dediklerinizi yapar mıydınız, yani çocuğa mama yedirmek, altını temizlemek gibi? “Samimiyetle söylüyorum, yapardım.” “Hocam, bu dediklerinizi yapıyorum diye babam benimle konuşmuyor. ‘Erkekliği iki paralık ettin, kılıbık herif, benim senin gibi oğlum yok,’ dedi ve bir daha benimle konuşmadı.”

Buna benzer olayları çok duyuyoruz. Ev işlerinde ve çocuk bakımında eşine yardımcı olduğu için aile büyükleri tarafından ayıplanan babalara diyorum ki: “Hiç üzülmeyin, siz sünnete uygun olanını yapıyorsunuz. Peygamber Efendimiz, babaların ve ev reislerinin en mükemmeli idi. Peygamber olduğu halde ev işlerinde, çocuk bakımında ve eğitiminde eşlerine yardım ederdi. Hadislerden kendi gömleğini dahi yıkadığını biliyoruz. Biz onun ümmeti değil miyiz? Peygambere yakışan işler bize neden yakışmasın?”

Çalışan Annenin Çocuğuna Kim Bakacak? Yaratılışa en uygun bakıcının anne olduğu tartışma götürmeyen bir gerçektir. Ancak annenin çalıştığı saatlerde onun yerini tutacak birine ihtiyaç var. Bu görevi en iyi anneanne, babaanne, abla, hala, teyze gibi çocuğa kan bağı yönünden en yakın akraba kadınlardan biri yapabilir. Çocuğa bakacak kişiyi seçerken, çocuğun ruh sağlığı ve eğitimi açısından çalışan anne babalara bazı tavsiyelerde bulunmak istiyoruz:

1- Çocuğunuza Bakacak Kişi Akraba İse

• Çocuğa kimin bakacağına doğumdan önce anne ve baba birlikte karar vermeli, bakacak kişinin gerçekten gönüllü ve sağlık yönünden uygun biri olduğundan emin olmalısınız.

• Çocuğa bakacak kişiye (bu anneniz de olsa) çocuğun bakımı, eğitimi ve terbiyesi konusunda görüşlerinizi ve beklentilerinizi açıkça anlatın ve bunlara uymasını rica edin. Bize göre çalışan annenin çocuk eğitimi konusunda karşılaştığı en büyük problem budur. Çocuğun bakımını üstlenen akrabanın çocuk bakımı ve eğitimi konusunda görüşleri annenin görüşlerinden farklı olduğu zaman, anne çocuğunu kendi istediği gibi eğitmekte güçlük çekmektedir.

• Çocuğu bakıcıya götürüp getirme işinin kolay olması için mümkünse size yakın oturan bir akrabayı tercih edin.

• Çocuğunuzun geceleri ve hafta sonları sizde kalmasını sağlayın.

• Ekonominin ön plana çıktığı bir çağda yaşıyoruz. Çocuğa bakacak kişi ile bakım ücreti ve çocuğun masrafları konusunda size düşenlerin ne olacağını açıkça görüşün ve bunları yazılı hale getirin.

2- Çocuğa Bakacak Kişi “Çocuk Bakıcısı” İse

• Çocuğa bakacak kişinin beklentilerinize cevap verecek ehil biri olduğundan emin olmalısınız. Bunun için bakıcıyı evinde ziyaret etmeli, aile yapısının, dünya görüşünün ve eğitime bakış açısının size uyup uymadığını kontrol etmelisiniz. Gerekirse referanslarından ve komşularından bakıcı hakkında bilgi almalı, bu bilgileri sizin kanaatlerinizle karşılaştırmalısınız.

• Çocuğun farklı ev ortamlarında bulunması çevreye uyumunu güçleştireceği için mümkünse bu kişiden çocuğa evinizde bakmasını isteyin. Çocuğa evinizde bakılması ayrıca sizi getirip götürme zahmetinden ve masrafından kurtaracaktır.

• Kimi anne babalar bakıcıya bir oda tahsis ederek evde yatıp kalkmasını sağlamaktadır. Biz bunu aile mahremiyeti ve çocuğun eğitimi açısından uygun bulmuyoruz.

• Bakıcının iş tanımını ve yerine getirmesi gereken sorumlulukları önceden belirleyin ve bunu yazılı hale getirin. Kimi aileler, iş tanımını önceden belirlemedikleri halde, bakıcı olarak aldıkları kişiden ev temizliği, çamaşır, yemek ve bulaşık gibi hizmetleri de istemekte; anlaşmazlıkların ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

• Bakıcıya çocuğunuzun bakımı ve eğitimi ile ilgili prensiplerinizi ve isteklerinizi açıkça anlatın, bunların takipçisi olacağınızı söyleyin.

• Bakıcıya alışması için yeterli bir süre iş yerinden izin alarak çocuğunuza bu kişi ile birlikte bakın. Çalışmaya başlamadan önce periyodik olarak günün belli saatlerinde evden ayrılarak çocuğunuzu yavaş yavaş ilerideki uzun süreli ayrılığa hazırlayın.

Bir Çocuk Bakıcısında Bulunması Gereken Özellikler:

• Sevecen, güler yüzlü, şefkatli olmalı.

• Çocuk eğitimi ve psikolojisi konusunda bilgi sahibi olmalı

• Sağlıklı, bakımlı, temiz, düzenli ve doğru sözlü olmalı.

• Ahlâksız olmamalı.

• Aile yaşantısı düzenli olmalı.

• Sabırlı, hoşgörülü ve esnek olmalı

• Katı kuralcı, sabit fikirli ve asık suratlı olmamalı. • Yaş ve kişilik olarak anneye benzemeli.

• Sorumluluk ve inisiyatif sahibi olmalı.

• Alkol ve sigara kullanmamalı.

İdeal bir annede bulunması gereken bütün bu özelliklerin Türkiye şartlarında bir çocuk bakıcısında bulunmasını elbette bekleyemezsiniz. Biz sadece bakıcı ararken nelere dikkat etmeniz gerektiğini hatırlatmak ve yardımcı olmak istedik. Çalışan anneler, bakıcı yerine kreşi de tercih edebilir. Çoğu büyük işletmelerin kreş hizmetleri var. Kreş aynı binada olduğu için getirip götürme işi kolaylaşmakta, anne belli saatlerde gidip çocuğunu emzirebilmektedir.

Çalışan Anneye Bazı Tavsiyeler

• İşler fazla yoğunlaşıp sizi yorgun düşüreceğini hissettiğiniz zaman bir süre için sadece önemli ve acil olanlarını yapın.

• Kendinizi yorgun hissettiğinizde evde aile üyelerinden (eşinizden, kayın validenizden, annenizden, büyük çocuklarınızdan), iş yerinde iş arkadaşlarınızdan yardım isteyin.

• Ev işlerinin ve çocuk bakımının sizi yorgun düşürmesine ve eşinize karşı kadınlık görevinizi yapamaz hale getirmesine izin vermeyin. Eviniz ve çocuğunuz kadar eşinizin de size ihtiyacı var.

• Eşinizden yardım isterken tatlı bir dil kullanmaya özen gösterin.

• Genel ev temizliğini ve birikmiş çamaşırların yıkanmasını ücret karşılığında temizlik firmasından bir bayan elemana yaptırarak hafta sonunu eşinizle ve çocuğunuzla birlikte stresten uzak bir ortamda, mesela bir piknikte, geçirebilirsiniz. Birçok ev işini erteleyebilir veya başkalarına yaptırabilirsiniz, ama çocuk eğitimini erteleyemez ve başkalarına bırakamazsınız. Çocuk eğitimine dair bir sorumluluğu ertelediğiniz veya ihmal ettiğiniz taktirde, kısa zamanda karşınıza “çözümü zor bir çocuk problemi” olarak çıkacaktır.

• Çocuğunuza ve eşinize mutlaka zaman ayırın. Bu zamanın süresi önemli değildir, kalitesi önemlidir. Akşam yemeğinden sonra yarım saat sohbet etmek, geleceğe dair planlar kurmak, bir aile olmanın mutluluğunu paylaşmak, iki saat konuşmadan birlikte televizyon izlemekten daha kalitelidir.

• İşlerin sizi yorgun düşürüp gergin ve sinirli bir anne yapmasına izin vermeyin. Çocuk sizin bir aynanızdır. Siz sinirli ve gergin olursanız, çocuk da bundan etkilenip sinirli ve huysuz olacaktır. Çözümü zor bir problemle karşılaştığınızda, çelebice tebessüm edip, “bu da geçer” deyin. Belki bu tutumunuz problemi çözmez, ama sizi problemin altında ezilmekten korur.

Tavsiyelerimizi okurken, “akıl vermek kolay” diyeceksiniz. Çalışan bir anne, bize danışmak için geldiğinde, “neler hissettiğimi ancak ben bilirim” demişti. Meslek hayatımız boyunca pek çok çalışan anne bizimle özel duygularını paylaştı, annesine ve babasına dahi açamadığı sırlarını bize açtı. Bu yüzden yazdıklarımız masa başında hazırlanmış teorik bilgiler değildir. Çalışan annelerin neler hissettiğini biliyor, duygularını paylaşıyoruz.

İlk zamanlar çocuğunuzdan ayrı kalmak size çok zor gelecek ve suçluluk duygunuzu körükleyecektir. Bakıcıya veya kreşe bırakıp giderken arkanızdan ağlaması yüreğinizi parçalayacak, “keşke çalışmak zorunda kalmasaydım” diyeceksiniz. İş yerinde çalışırken aklınız hep çocuğunuzda olacak. Çocuğunuz büyük annesine veya bakıcıya alışacak, size yabancı gibi davranacaktır. Bütün bunlar normaldir ve yaşanması gerekir. Siz ve çocuğunuz yeni şartlara zamanla alışacak, işler yoluna girecektir. Ancak bir problemin uzun süre devam etmesi ve çözüme ulaşmaması bir psikologdan profesyonel yardım almanızı gerektirebilir.

Ali Çankırılı