RANA ÇOLAK

‘Allah da gelir’ hem de herkesten çok

……….“Ne olursan ol, yine de gel” perspektifinden, “ne olursan ol, yine de gelirim” kulvarına varışta, kuşkusuz “asrımızın” ihtiyaçları önemli bir rol oynamaktadır.

Birinin, bir alimin kapısını çalmasıyla, aynı alimin o kişinin kapısını çalması arasındaki klasik hiyerarşiyi, ezberi, kalıbı sarsan bir teklif, öyle değil mi?  Ama şimdi insanlar arası bu hiyerarşi ezberini toptan sarsacak bir örnek vereceğim…

Süveyd b. Saîd’den rivayet edilen bir hadis. “(Dedi ki): Bize Hafs b. Meysera rivayet etti. (Dedi ki): Bana Zeyd b. Eşlem, Ebû Sâlih’den, o da Ebû Hüreyre’den, o da Resûlüllah’tan (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) nak≠len rivayet etti ki: Şöyle buyurmuşlar:

«Allah (Azze ve Celle): Ben kulumun bana olan zannının yanındayım. Beni zikrettiği yerde, Ben onunla beraberim, buyurdu. Vallahi! Allah ku≠lunun tevbesine sizden birinizin sahrada kaybolan hayvanını bulmasından daha çok sevinir. Her kim bana bir karış yaklaşırsa, Ben ona bir arşın yaklaşırım ve kim bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yakla≠şırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim.»

Ne kadar sarsıcı değil mi? Yaratıcının bile “koşarak geldiği” bir düzeyde, kulların yok ben gitmem o gelsin veya kim kime gitti, kim kimin kapısını çaldı ya da çalmadı cinsinden bir onur yarışına girmesi, herhalde abesle iştigaldir, hatta maazallah kibre kadar gidebilir ucu… Peki, Müslümanlar olarak nasıl bir dil kuracağız? Herhalde bunun da tek tip bir cevabı yok. Rahmeti gazabını aşmış Allah Teala’nın kuluna yönelik yakinlik gayreti, çok tesir etti bana… Gün gelip herkes sizi bıraksa da, Allah bırakmaz! Allah da gelir, hem de herkesten çok. Kapıyı çalan da aslen O’dur, başkası değil…

 

Sibel Eraslan

http://www.stargazete.com/yazar/sibel-eraslan/-allah-da-gelir-hem-de-herkesten-cok-haber-408385.htm

Anne Kurabiyesi

Hani böyle tereyağlı olur da, kıyım kıyım erir ağızda… Topluluk arasında ‘un kurabiyesi’ derler, aile içindeyse en değer görür kurabiyedir, ismi ‘Anne Kurabiyesi’… Hani çocukluğumuzun evi gibi kokuverir ev birdenbire, daha doğrusu dört duvarı ev yapan işte o duvarlara sinen kurabiye kokusudur da bizim anlamamız ileriki yaşlara rastlar nedense. Sokak kapısından, merdivenlerden, perdelerin içinden dolaşıp komşunun burnuna değiverir…ve komşunun şöyle bir iç geçirip ‘aman da ne güzel koktu efendim’ sesi gelir. İşte o koku annemin un kurabiyesinin kokusudur, annemin evinden gelir ve annemin evi bir ailedir. Hem yumuşacık, hem kıyır kıyır, daima bağışlayıcı ve daima derin bir musıki gibi…

Çocukluğumun kurabiyelerinin tuhaf bir tadı vardır ağzımı buran. O kurabiyeler ki sonradan marka oldular lüks pastanelerde, onlarda güzel ama aile kavramımın gelişmesine yardımcı olan kurabiyelerin yerini hiç bir zaman dolduramadılar, ne de olsa ilk imza anneme ait. Şimdikilerin içinde evde yapılamamış olmanın serzenişi var sanki, ruhu mu yok ne? Keşke annem yanımda olsa da anne evi gibi koksa evim dediğim çok olur. Sahici gelir anne kurabiyelerim şimdiki marka kurabiyelerin yanında… ve sahici bir ev olur evim o kurabiye kokusuyla.

Zarif bir kokusu vardır bu anne kurabiyesinin. Üstü asla şekerlenmeyen pudra şekerinin homojen dağılımı, bana tertipli bir hayatın müjdesi gibi gelir. Öyle pürüzsüz, öyle baştan çıkarıcıdır ki… O masum görüntüyü şeytani bir arzuyla mideye göndermek için çırpınırsınız. Eğer çocukluğunuzun mutfağında fırından yeni çıkmış bir un kurabiyesini tepsiden aşırma hikayesi yoksa kuşkusuz bu anlattığım size hiç de tanıdık gelmeyecek… Çünkü şimdiki olgunluğumuzun sırrı, çocukluğumuzun üzerine sinen güzel anıların toplamıdır ve o anılarla damıtılan vicdanımız, bizi anne huzurunu özlemeye itekler yaşımız alıp başını gittikçe…

Ben özlerim kurabiyeyi, ‘birini’ özler gibi.. ‘O biri’ halis muhlis ev yapımı bir kurabiye gibidir. Masumca aşırdığım kurabiyenin şımarık tadı yapışır ağzıma, öperken gözlerini, dudaklarım kamaşır. Öyle huzur dolu ve öyle de adrenalin yüklüdür şu hiçbirşey sandığınız kurabiye benim hayatımda. Bir yağmur günü, büyük pencereden seyrettiğim istanbul yansımasını, ani bir koku dağıtıverir aklımda. İstanbul İstanbul olur koşarken mutfağa, ev ev olur… Sanki yalnız değilmişim, bütün sevdiklerim yanımdaymış gibi olur… Memleketini, sevdiğini, annesini özleyenler bunu bilir…

Hiç unutmasam da ben çocukluğumun kurabiyesini, hep özlesem de, hep hatırlasam da bir yağmur günü İstanbul penceresinde… azalmaya başladıkça büyük bir özlemle dolarım kokusunu duymak için, büyüdükçe büyür açlığım. İşte o zaman usulca çıkarıp fırın tepsinini yerinden, kardığım hamuru küçük küçük parçalara ayırırım.. ve tek tek dizerim yağladığım tepsiye…ve itinayla koyarım sıcak fırının içine…

O sıcak fırın yüreğimdir ve oraya giren hiçbirsey çıkamaz bir daha geriye…

 

Sibel Bengü

Leke çıkarma teknikleri

ÇİKOLATA LEKESİ
* Kumaştaki çikolata lekesi için; en iyi yol gliserinle ovup yağ emici iki kağıt arasında bir süre bırakarak yağının iyice emilmesini sağlamaktır. Eğer bu işlem yeterli olmazsa ve lekeli kumaş rengi atmayan bir tür kumaş ise lekeli kısmı suyla karıştırdığınız 90 derecelik alkolle silin.

* Halıdaki çikolata lekesini; sabunlu suyla lekenin dış kısmından başlayarak içe doğru silin. Üzerine talk pudrası döküp bir süre bekleyin. Halıyı silkeledikten sonra eşit miktarda su ve alkol karışımıyla tekrar silin.

ÇİMEN LEKESİ
Çamaşır suyuna dayanıklı kumaşlarda, lekeyi nemlendirdikten sonra üzerine deterjan dökerek ovalayın, çamaşır suyu eklenmiş sıcak su ile yıkayın. İnatçı lekeleri alkolle sildikten sonra lekeli bölgeyi iyice durulayın. Çamaşır suyu kullanımına uygun olmayan kumaşlarda, aynı işlemleri çamaşır suyu kullanmadan yapın. (Kumaşın asetat içermesi halinde, bir birim alkole iki birim su ekleyin.)

FONDÖTEN LEKESİ
Elbisenizdeki fondöten lekesini, etere batırılmış bir bezle sildikten sonra sabunlu suyla yıkayın; leke yok olacaktır.

KAN LEKESİ
Sıcak su kullanmayın; çünkü sıcak su, lekenin daha fazla işlemesine neden olur.
* Beyaz kumaşta: Lekeyi oksijenli suyla ıslatın. Sonra sabunlu ılık suda yıkayın.
* Renkli kumaşta: Nişastayı suyla karıştırarak bir hamur yapın. Bunu lekeli yere sürerek kurumasını bekleyin. Sonra fırçalayarak temizleyin. Bir başka yöntem de aspirin tabletini azıcık suyla eritip lekeli yeri bununla örtmektir, iyice kuruyunca fırçalayarak temizlenir.
* Halıda: Lekeli yeri beyaz sirkeyle ovun.

KAHVE LEKESİ
* Leke tazeyse üzerine biraz tuz dökün.
* Beyaz pamuklu kumaştaki lekeyi oksijenli su ile silin, yeterli olmazsa çamaşır suyu kullanmanız gerekir.
* Renkli kumaştaki lekeli kısma biraz gliserin sürün ve ılık suyla durulayın.
* Halıdaki lekeli yeri, eşit miktarlardaki alkol ve beyaz sirke karışımıyla silin.

MEYVE LEKELERİ
* Beyaz kumaşta: Lekeyi amonyaklı suyla yıkayın. Çıkmazsa, çamaşır suyu ilave ettiğiniz sabunlu suya batırıp lekeli kısmı ovun.
* Renkli kumaşta: Lekeyi 90 derecelik alkol ya da amonyak ilave edilmiş oksijenli su ile yıkayın ya da ekşimiş sütü lekenin üzerinde 2-3 saat bırakın.
* Sentetik kumaşta: Lekeyi limon suyu, beyaz sirke, hafif amonyaklı su karışımı ile çıkarabilirsiniz.
* Yünlü ve ipekli kumaşta: Lekeli kısmın altına su emen bir kumaş parçası yerleştirin ve lekeyi beyaz sirkeyle silin.

MUM LEKELERİ
Cilalı ahşapta: Bir karton parçasıyla kazıyarak mümkün olduğu kadarını çıkarın. Sonra sıcak suyla ovun. Eşit oranlardaki terebentin ve ketenyağı karışımına batırdığınız bezle lekeyi ıslatın. Kuruduktan sonra parlatın.
* Vernikli mobilyada: Kartonla kazıdıktan sonra petrole batırdığınız bir bezle silin.
* Örtüde: Mumun koparabildiğiniz kısmını aldıktan sonra örtüyü yıkayın. Kuruduktan sonra ütülerken mum lekesinin bulunduğu yeri iki kurutma kağıdı arasına koyun.

MÜREKKEP LEKESİ
Deri eşyada:
Biraz limon suyuyla lekeyi fırçalayın.
Kumaş üzerindeki lekeler
* Dayanıklı kumaşta: Biraz limon suyu ve ılık sütle silin. Durulanınca leke yok olacaktır.
* Nazik kumaşta: Leke kuruyunca, üzerine talk pudrası dökün. Leke kaybolana kadar fırçalayın.
* Beyaz çamaşırda: lekenin üzerine sulandırılmış hardal dökün. Yarım saat kadar bekleyip, süngerle lekeli yeri yıkayın.
Mobilya üzerindeki lekeler:
* Eğer leke tazeyse; sıcak suya çiğ süt (kaynatılmamış süt) veya limon suyu ilave ederek, lekeyi bu karışım ile silin.
* Leke eskiyse; lekeyi zımpara kağıdı ile kazıyın, daireler çizerek mantar tıpayla parlatın.
* Cilt üzerinde: Parmaklarınızdaki mürekkep lekelerini domates suyuyla ovarak çıkarabilirsiniz.

Kırmızı mürekkep lekesinin üzerine hardal sürüp birkaç saat öylece bırakın.

PAS LEKESİ
* Sentetik olmayan kumaşlarda : Lekeyi tuzlu limon suyuyla ovduktan sonra içerisine biraz amonyak katılmış suyla silin ve durulayın.
* Sentetik kumaşlarda : Lekeli kısmı biraz limonla ovun.

RUJ LEKESİ
Kumaştaki ruj lekesini:
* Etere batırılmış bir pamukla silin ve bu işlemi birkaç kez tekrarlayın. Ancak bu işlemi yaparken ateşten uzakta durmaya dikkat edin çünkü eter çok yanıcı bir maddedir.
* Lekenin üzerine sabun sürün, bir saat öyle beklettikten sonra yıkayın.
* Üzerine pamukla oksijenli su damlatıp suyla durulayın.

SALÇA VE KETÇAP LEKESİ
Sıcak su ile gliserini eşit miktarlarda karıştırın. Kumaşı bir saat boyunca bu karışımda beklettikten sonra her zaman kullandığınız deterjan ile yıkayın.

TERLEME LEKESİ
* Beyaz kumaşta : Asitoksalitle silin, durulayın, sonra oksijenli su ile silin.
* Nazik kumaşta: Hafif amonyaklı veya limonlu su ile silin.
* Yünlü kumaşta: Kumaşı birkaç saat sirkeli soğuk suda beklettikten sonra lekeyi temizleyebilirsiniz.

YAĞ LEKESİ
Sıçrayan yağlar için en etkili temizleyici ispirtodur.
Zeytinyağı lekesini kumaştan çıkartmak için bir parça ekmek içini yuvarlayıp lekenin üstünde gezdirin.

YUMURTA LEKESİ
* Yumurta lekelerini çıkartmak için soğuk su kullanmalısınız.
* Genellikle sabunlu su yeterli olsa da beyaz kumaşlarınız için biraz çamaşır suyu ilave edebilirsiniz.
* Kesik limonla lekeli yerleri ovun.
* Suda haşlayarak ezdiğiniz bir parça patatesle ovun.
* İçinde çakıl bulunmayan nemli toprakla silin.

BOYA LEKESİ
Kumaş üzerindeki boya lekeleri için: Leke tazeyse, en etkili temizleyici madde terebentindir. Leke kurumuşsa, sabunlu suyla yıkayın ve birkaç saat bu suda bırakın. Boya iyice yumuşayınca bir bıçakla kazıyın, sonra terebentinle silin.

ÇAMUR LEKESİ
Leke olan elbiseyi hemen fırçalamayın. Çamur lekesi kuruyunca hafif bir fırçalamayla çıkar. Eğer inatçı bir lekeyse, eşit miktardaki su ve sirke karışımıyla silebilirsiniz.

ÇAY LEKESİ
* Beyaz kumaştaki lekeyi limon suyuyla silin ve soğuk suyla durulayın.
* Renkli kumaştaki taze lekeyi yumurta sarısını suyla karıştırarak ovalayın. Eski bir leke ise gliserinli suyla silmek iyi olacaktır.
* Halı üzerindeki çay lekesini, eşit ölçekteki alkol ve sirke karışımı ile silin.

ALTIN TEMİZLİĞİ
Bir litre suya 15 gr. sabun rendesi ve 100 gr. amonyak ilave edin. Temizlemek istediğiniz altın eşyalarınızı bu karışımın içinde yarım saat kadar bırakın. Sonra, soğuk suyla durulayın ve bir deri parçasıyla temizleyin.

AMPULLERİN TEMİZLİĞİ
Alkol en iyi temizleyicidir. Ancak ampulün yüzeyi pütürlüyse kesilmiş bir soğan parçasıyla silip nemli bir bezle temizleyin. Ampulün temizliği bittikten sonra ışığı yakmadan, üzerine bir iki damla parfüm sıkın. Odanız cok güzel kokacaktır.

AYAKKABIDAKİ LEKELER
* Su lekesi – Boyamadan önce vazelin sürün.
* Küf lekesi – Gliserin sürülmüş bir bezle temizleyin.
* Spor ayakkabıların temizliği – Ayakkabıyı, benzine batırılmış eski bir diş fırçasıyla ovalayın.
* Açık renk ayakkabılardaki lekeler – Benzine batırılmış bir bezle silin.
* Koyu renk ayakkabılardaki lekeler – Alkole batırılmış bir bezle temizleyin.
* Vernikli ayakkabılar – Süt ve limon suyu döktüğünüz bir bezle temizleyin.
* Süet ayakkabılarınızın tüylerini kabartmak – Ayakkabıyı su buharına tutun, ayakkabı iyice kuruyunca tel fırçayla fırçalayın.
* Rugan ayakkabılardaki çatlamaları önlemek – Zeytinyağı veya vazelin sürün. Sıcaklık rugan ayakkabıların çatlamalarına sebep olduğu için serin yerde saklanmaları gerekir.

Kahverengi ayakkabıları siyaha boyamak isterseniz önce çiğ patatesle ovalayın sonra siyah cila sürün.

AYNA TEMİZLİĞİ
* Gazete kağıdını top haline getirerek, 2 ölçü su ve 1.5 ölçü sirke karışımına batırıp aynanızı bununla silin, arkasından kuru bir bezle kurulayın.
* Yarıya bölünmüş çiğ patatesle aynanızı silin, sonra içine az miktarda alkol katılmış suyla durulayın.
Ayrıca aynanızı temizlediğiniz son suya alkol katarsanız sineklerin konmasını engellersiniz.

BLUCİNLERİN RENGİ
Renginin açılmasını istemiyorsanız, yeniyken içine bol miktarda tuz atılmış soğuk suda 12 saat kadar bırakın. Sabit bir renk kazandığını göreceksiniz.

ÇİKLET YAPIŞIRSA
Çikletin yapıştığı yerin iç tarafına naylona sarılmış bir miktar buz koyun. Buzun etkisiyle çiklet donduktan sonra bir fırçayla donan çikleti fırçalarsanız yapıştığı yerden çıkacaktır.

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer Bey’e Açık Mektup

Kendisi fevkalade bir öğretmen ve tanıdığım en güzel şahsiyetlerden olan sevgili dostum Öznur’un kaleminden…

 

Bu yazı,
Çocuğu MEB’de okuyan tüm velilere ve MEB’de çalışan tüm öğretmen arkadaşlara tavsiyedir…

 
YILLARDIR EĞİTİM-ÖĞRETİM camiasında yer alan bir eğitmen olarak eğitim-öğretim sistemimizdeki yanlışları, çıkış yollarını dilimin döndüğü, kalemimim yettiği ölçüde yazdım. Umarım doğru yerlere ulaşır ve bir faydası olur…

Bir gün yavru deve annesine sormuş :

– Anne bizim kirpiklerimiz neden böyle uzun?

– Çöl ortamındaki kum fırtınalarından gözlerimizi koruyabilmek için..

– Peki anne, bizim neden hörgüçlerimiz var?

– Çöl ortamındaki susuzluğa ancak hörgüçlerimiz ile dayanabiliriz de ondan..

– Pekiiii, bizim toynaklarımız niye bu kadar geniş?”

– “Çölde yürürken ayaklarımız kuma batmasın diye..

Yavru deve, düşünmüş düşünmüş.. Annesinin verdiği yanıtları da düşünmüş ve çaresizce başını kaldırıp annesine tekrar sormuş:

– Peki anne, o halde bizim Atatürk Orman Çiftliği’nde ne işimiz var?

Çölün tüm şartları düşünülerek var edilmiş bir canlı türünün, bu özelliklerinin hiçbirini kullanamadığı bir çiftlikte ne işi vardır gerçekten? Bu sorunun yanıtı için çevremizdeki insanlara biraz kulak vermemiz gerek.

Yaşadığım bölgedeki tanıdık bir diş hekimine kontrol için gittim. Muayeneden sonra reçete yazmak için masasına geçti…….

 

Devamı için

Korunma Besmelesi

Yiyecek ve içeceklerin Zararından Korunmak İçin Okunacak Korunma Besmelesi

Bu dua Peygamber efendimizin tavsiyesi. Peygamberimiz, bu duayı yiyeceklere okuduğumuz zaman içinde zehir olsa bize zarar vermeyeceğini bildiriyor.

Duayla ilgili bir de Hz. Ömer’in başından geçen bir olay var. Hz. Ömer halife iken ona bir hükümdar yüzük içinde zehir gönderiyor. Elçi yüzüğü verirken hükümdarın sözlerini iletiyor “Eğer halk ayaklanırda ona zarar vermek isterlerse onların ellerine düşmesin, bu yüzük içindeki zehir çok etkilidir, dilinin ucuna değdirdiği anda hemen ölür”

Hz Ömer Peygamberimizin tavsiyesi olan bu duayı okuyup zehrin tümünü içiyor. Elçi ve yanındakiler hayretler içinde bakıyorlar Hz. Ömer’ in yere düşmesini bekliyorlar, hiçbir şey olmuyor.

Bizler tabi ki zehre okuyup içmeyiz Hz. Ömer gibi imana sahip olmadığımız için. Aklımıza zerrece ya korumazsa ya ölürsem şüphesi gelse dua bizi korumaz zaten.

Yiyecek ve içeceklere okuyalım. Hele ki günümüzde yediğimiz içtiğimiz şeylerin doğal olanı neredeyse yok. Kiminin genetiği bozulmuş, kimi hormonlu, kimi ilaçlı. Ete süte sebzeye her şeye okumak lazım. Ben okuyorum. Çocuklarıma da öğrettim. Dışarıda bir şey yerseniz okuyun diye. Evde pişen yemeklere de okuyorum.

Bir de kullandığımız ilaçlara okumak lazım. Çünkü ilaçların faydasından çok yan etkileri var. Oğlumun ilaçlarına yan etkilerinden korunsun diye okuyorum. Bu dua en çok okunması gereken dualardan biridir diye düşünüyorum. Okuması ezberlemesi çok kolay bir dua.

Bismillah ve billâhillezî lâ yedurru measmihî şeyun fil ardi velâ fissemâ. Yâ hayyu yâ kayyûm.

Anlamı: İsmiyle beraber yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar vermediği Alah’ın adıyla. O sonsuz hayat sahibi olan ve bütün kainatı ayakta tutan, koruyandır.

Bu duanın bir benzeri de her türlü tehlikeden korunmak için okunuyor. Abdestli abdestsiz okunabilir. Yine Peygamber Efendimizin tavsiyesi. İlk bölümü diğer duayla aynı, sadece son bölümü farklı.

Bismillah ve billâhillezî lâ yedurru measmihî şeyun fil ardi velâ fissemâ. Ve huvessemîul alîm.

(Sabah akşam 3 kez korunmak için okunur)

Anlamı: İsmiyle beraber yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar vermediği Alah’ın adıyla. O işiten ve bilendir.

 

S.Maraşlı