Mütedeyyin her ebeveynin yegane arzusudur dindar evlat yetiştirebilmek. Bu gayret; ilk çocukluk döneminde başlar ve yıllar boyu süregelir.Dünden bugüne uzanan süreçte ailelerin kendi dinlerini evlatlarına benimsetme çabaları hep varolmuştur.Geçmiş dönemlerde ki anne-babaların bu konuda daha başarılı olduğu ise yadsınamaz bir gerçek.
Bir tıkla dünyanın öbür ucundan haber alacak kadar gelişen teknoloji ve sosyal etkileşimin olağanüstü derecede artmasıyla beraber, olumlu olumsuz her türlü akımın, gençlerin zihnine boca edilmesi; ne yazık ki ailelerin çocukları üzerindeki tesirini azaltıyor.Ailesinin dinine, kültürüne, giyim kuşam tarzına yabancı bir nesil meydana geliyor çoğu zaman.
Ailenin değer yargılarını beğenmeyen, dolayısıyla yaşam tarzı olarak bu değerleri benimsemeyen gençleri eleştirmeden önce ebeveynler kendilerini mihenge vurmalılar diye düşünüyorum.Titizlikle doğru-yanlış mukayesesi yapıldığında gençlerin istikametini bozan birçok davranışının temelinde hatalı anne-baba tutumlarını bulmak mümkündür.
Önce yaşamak!….
Ebeveynlerin yapageldiği en bariz hata yaşamadan yaşatmaya,uygulamadan uygulatmaya çalışmak.Kısacası kendi yapmadığı halde çocuğundan yapmasını beklemek.Yüce Kitabımızda ”Ey iman edenler !Yapmadığınız şeyleri niçin söylersiniz”ayetinin sırrınca çocuk eğitiminde en önemli düstur eylem-söylem bütünlüğüdür.Eğer bir ailede bu yoksa gemileri yakıp herşeye sıfırdan başlamalıdır.Her türlü eğitimin olmazsa olmazı olan yaşayarak örnek olma durumu din eğitiminde de ilk şarttır.
Eğitimin olmazsa olmazı:Sevgi !
Ebeveynler inandıklarıyla amellerini mezcettikten sonra evlatlarına doğru tebliğ yapmanın, metodlarını aramalıdır.Bu metodların ilk basamağında ebeveynin çocuğuyla arasında sağlam bir sevgi iletişimi kurması gelmelidir.Çocuk ve aile arasında değer alışverişinin başlaması için sevgi ön şarttır .Ceza,tehdit gibi geçici yıldırma yöntemlerinden uzak durulmalıdır .Zira demoklesin kılıcı gibi gencin tepesinde sallanan baskıcı din eğitimi ,körpe kalbinde makes bulmaz.Aileler din konusundaki dayatmadan evvel sevgiye yatırım yapmalı , imanın tohumlarını sevgiyle sulamalıdır.
Taklit etmek için beğenmek şarttır!…
Bir ikinci düstur ise anne ve baba hal, tavır ve davranışlarıyla çocuğun özen duyacağı bir profil çizmelidir.Kılık kıyafet seçiminde genci özendirecek şekilde düzen ve tertip öncelenmeli(islami ölçüler içinde kalmak şartıyla), gençler ailesinin kılık kıyafetinden utanmamalıdır.Aileler teknolojiyi takip etme noktasında adeta evlatlarıyla yarışmalı,kültür birikimiyle yavrusunun gözünde taklit edilmeye şayan rol-model olabilmelidir.Etrafta envai çeşit rol model varken çocuğun ebeveynine özenmesi kolay iş değildir.Bu konuda ailelerin ekstradan efor sarfetmeleri ve bu özeni oluştumaları gerekmektedir.Evladını geriden takip eden değil, kültür birikimiyle,donanımıyla evladına rehberlik eden aile imajı oluşturulmalıdır.
Gencin ilgi alanları keşfedilmeli…
Özellikle ergenlik döneminde gençler ketumlaşmaya başlar.Ağızlarından laf almak, herhangi bir konuda onlarla muhabbet etmek neredeyse imkansızdır.Esasında biraz kurnazlık gençlerin dilinin bağını çözmeye yeter de artar bile.Hiçbir genç kendi ilgi alanına giren bir konuda konuşmamaya lakayt kalamaz.Bu minvalde çocukların ilgi alanları takip edilerek diyalog kapısı daima açık tutulmalıdır.Sandviç tekniği de denilen teknikle sevdiği konuların arasına vermek istenilen mesajlar sıkıştırılabilir.Böylelikle hem ikili ilişkiler taze tutulur hem de nasihat hissi uyandırmadan doğru mesajlar gencin dimağına gönderilebilir.
Vur-kaç taktiği etkili bir yöntem olabilir..
Çağı çok hızlı yaşayan günümüz neslinin öyle uzun uzadıya nasihat dinlemeye hiç tahammülü yok.Vur-kaç taktiği de diyebileceğimiz bir metodla kısa ve öz cümlelerle tam da taşı gediğine koymak akıllıca olacaktır.Lafı uazatmadan, yerinde ve zamanında söz söyleme sanatı ile verilmek istenen mesaj verilebilir.Çünkü uzayan nasihatler bir süre sonra karşıdakini sıkacağından beyin söylenen sözlerin tamamına kulağını tıkayabililr.
Sesli tefekkür duygu alışverişini tetikleyebilir…
Aile büyükleri ikili diyaloglarla yahut kendi kendine sesli tefekkür egzersizleri yapabilir.Yolculuk esnasında,sofra başında,piknikte hayret uyandıracak tarzda sesli düşünmeler verimli olabilir.Meyvenin güzelliği,ağaçların mükemmel yaratılışı,yaprakların,çiçeklerin eşsizliği,gökyüzünün kusursuzluğu,vücudumuzun başlı başına sanat eseri şeklinde yaratılışı vs. vs. tüm bunlar çocuğun dikkatini çekecek tarzda sesli düşünme ile dillendirilebilir.Çocuk, bütün bu duyduklarını nasihat olarak algılamayacağı için muhakkak zihninin bir köşesine kaydedecektir.
Nezaketin yumuşatamayacağı sine yoktur.
”Taşı delen suyun şiddeti değil damlaların sürekliliğidir” prensibince kırmadan, incitmeden ,damla damla devam eden tebliğ metodu benimsenmelidir.Tüm söyleneceklerin tek seferde boca edilmesi aniden bastıran yağmurun delik deşik ettiği toprak misali çocuğun kimyasını bozmaktan öteye geçmez.İnce ince yağan yağmurları ise toprak kolayca hazmedebilir.İliklerine kadar suyu emer ve tam kıvamına gelir.
Pes etmek anne-babanın defterinde olmamalı
Unutulmaması gereken en önemli husus şudur ki; bir sarayın bin kapısı olsa, dokuzyüzdoksandokuz tanesi kilitli olsa, akıl sahibi insan son kapıyı da zorlamadan dönüp gitmez.Anne-babaların birkaç metod deneyip pes etme lüksü yoktur.Çocuğunu ebedi saadete götürecek imani tohumları kalbine ekmek adına her yolu denemeli her kilidi zorlamalıdır.Kapanan her kapı yeni kapıyı zorlama iştiyakını kamçılamalıdır.
Velhasıl anne veya baba olmak sadece fizyolojik yeterlilik değildir.İyi ebeveyn olmak yavrusunun karnını tok, sırtını pek tutmakla sınırlandırılamaz.Esas sevgi ve şefkat evladını iki cihanda bahtiyar edecek tohumları ekmek sonrasında da yeşertmektir.Aileler bu misyon ile sancılanmalı, bu kaygılarla zihnini yoğurmalı,kilitleri açacak anahtarı bulmalı.
Rabbi Rahiminden tevfik isteyip dua dua yalvarmalı.Güzel meyveler aldığında ise tüm bunların lütf-u ilahi olduğunu unutmamalı….
Zeynep Öztoprak