Hakikaten gidişi ve özellikle dönüşü çok zor geçen yolculuğuna rağmen İzmir seyahati güzeldi. Herşey bir yana ailemiz yeniden bir aradaydı ve az da olsa hasret gidermeye çalıştık.
İzmir’i İstanbul’un 10-15 sene önceki hallerine benzettim. Kim ne derse desin İstanbullu için İzmir hala daha taşra. Örneğin dondurma kağıdını atacak çöp kutusu bulabilmek için Fevzi Paşa Bulvarında uzun bir yürüyüş yapmak zorunda kaldım. Yerler izmarit ve pet şişe atıkları ile dolu. Gün içinde bu atıkları temizleyen hiçbir çöpçüye rastlamadım. Belediyeciliği bu konuda sıfır buldum.
Fakat Sasalı tarafında açılmış Doğal yaşam Parkını görünce hayran kaldım. Öğrenci 500 kuruş, Tam 2,5 TL . İstanbul da benzer yerlerin ücretleri ile kıyas bile edilemez. Üstelik Parkın içi daha önce gördüğüm parklardan öylesine güzel, planlı, programlı ve temiz ki tarif edemiyorum. Park içindeki kafelerde de yeme içme sudan ucuz.Envai çeşit bitki ve hayvanı yakinen görmek mümkün. Yani “yapmışlar arkadaş” denir ya, aynen öyle. Karşıyaka dan kalkan belediye otobüsleri sizi transit denecek hızda parkın tam içine kadar getiriyor ve bu seferler her 15 dakikada bir yapılıyor. Bu arada “belediyenin“ adı ile açılan İstanbul Florya daki akvaryuma giriş kişi başı 30 TL. 5 kişi girmek istedik 150 TL istediler bizden. Belirtmeden geçemeyeceğim.
Eşref Paşa Caddesi kıyısında bulunan tarihi Antik Han Otel de konakladık. Yanlış hatırlamıyorsam Zübeyde Hanımın babasına ait bir binaymış.Limon ağacı gölgesinde yaptığımız leziz kahvaltısı, güler yüzlü-ölçülü personeli, sessiz ve huzurlu atmosferi, temiz ve kullanışlı odaları ile alkollü mekan olma eksiliğini gölgede bıraktı.
Alsancak pek cazibeli gelmedi bana ama yeşil çimlerle kaplı sahili güzeldi. En çok Karşıyaka yı beğendim. Evleri, kafeleri, şehir planı, sahil şeridindeki kaykay pistleri, tenis kortları çok hoştu. Konak’ta gezinen onlarca çingene ilginç göründü gözüme. Güneş tam tepedeyken gezdiğimiz Arkeoloji müzesi de hoşumuza gitti. Birde ilk defa İzmir de yediğim sıcak kumru… Tadı hala damağımda. Martıları cana yakıdı,vapurun arkasından onlara simit atmak çok keyif verdi. Belediye otobüslerinde bizim akbil kartına benzeyen İzmir kart uygulaması var. Ancak kontürünüz kartta yetersiz ise öyle bir bağırarak bunu söylüyor ki cihaz, otobüsteki herkes dönüp size azarlarcasına bakıyor. Kontrünüz bittiği için değil tabi, o ses ile yolcuların huzurunu kaçırmakta mesul olduğunuz için. Gerçekten de felaket bir ses.
Gözlemlerime dair söylemek istediğim çok şey var ama şuan feribottaymış gibi sallanıyorum, zihnimi toparlayamıyorum. Kaç saattir uykusuz olduğumu hesaplamadım. Sadece sabah ezanı ile eve girdiğimi hatırlıyorum. Ve 7 de çalan saatimin zilini…
(Haziran 2011-Not defterimden)