kusur

Lâ Edrî

….yerinden kalkıp gözüne önceden kestirdiği eski çini bir tabağı duvarda asılı yerinden çıkardı ve arkasını çevirip baktı.
Eski harflerle bir şeyler yazılıydı. Getirip Nisyan Babaya gösterdi.
– Ben eski yazı bilmiyorum efendim, ne yazıyor ki burada?

Nisyan Baba gözlerini adamakıllı belleterek yazıyı okudu.
– Burada ‘Lâ Edrî yazıyor.
– Lâ Edrî mi? O da kim?
– Kim olacak bu tabağı çizen usta.
– Kim bu usta? Yaşıyor mu, yoksa ölmüş mü? Kaçıncı yüzyılda yaşamış?
– Bilinmiyor. Lâ Edrî bilinmeyen demek zaten.
– Neden bilinmiyor?
– O kendisinin bilinmesini istememiş de ondan. Çok eski devirlerde çini ustaları yaptıkları eserlerin sırrını hiç kimseye söylemezlermiş. Boya reçetelerinin sırrını yalnızca kendilerine saklarlarmış. Bazıları da eserlerinde yalnızca kendilerinin ya da kendileri gibi bakıp görecek
gönül gözü açık kişilerin fark edebilecekleri bir eksiklik bırakırlarmış.
– Neden?
– Çünkü eksiklikten ve noksanlıktan münezzehliğin yalnızca Allah’a (c.c.) mahsus olduğunu hem kendilerine hem de diğer insanlara hatırlatmak için. Yani çok mütevazı imişler eski zamanların sanatçıları. Şimdi duymuyor musun ne diyorlar evlat? ‘Yaratıcı sanatçı!..’….

-Saliha Malhun’ un satırlarından-