Anne-babalarda ‘ödevimi yaptım’ diyen çocuklarının yeterli ders çalıştığı kanaati hakimdir. Ödevini hızlıca yapan öğrencinin bu durumu bir yanılgıya yol açar. Çalışma temposunu ayarlayamamış çocuk, sınav zamanlarında büyük sıkıntılar yaşar. Bunun için her gün ödevin yanı sıra günlük derslerin tekrarı ve bir sonraki güne hazırlık yapılmalıdır.Tüm anne-babalar ve eğitimciler çocuklarına ve öğrencilere “git, odanda ders çalış” veya “ders çalışırsan daha başarılı olursun” şeklinde yönlendirmeler yapıyor. Aslında gözümüzden kaçan bir nokta var. O da ‘Nasıl ders çalışmalı?’ sorusunun sorulmaması ya da cevaplanmamasıdır. Öğrenciler birinci dönem istedikleri başarıyı elde edememişlerse o zaman daha iyi olmak için verdikleri sözü yerine getirmeleri için taktik kazanmalılar veya taktik değiştirmeliler.
Eğitim öğretimde en önemli yaklaşım, herkese uygun bir tavsiye veya genel geçer bir tavsiye yoktur. Anne-babalar çocukları ile alakalı olarak ders çalış diyorlar ama çocuklarının nasıl çalışacağını söyleyemiyorlar. Öğrencilerin öğrenme tarzları, karakteristik özellikleri veya zekâ türleri birbirinden farklı olabilir. O zaman çocuklarımız için tavsiyede bulunurken, onun tanınması, zekâ türünün, karakteristik özelliklerinin ve bunun paralelinde olan öğrenme tarzının iyi analiz edilmesi gerekmektedir.
Ders çalışmaya başlamak için; öncelikle çalışılacak mekâna dikkat etmek gerekir. Aşırı uyarıcılardan uzak, görsel malzemenin bol olduğu yerler yerine daha sade mekânlar tercih edilmeli.
Havalandırması iyi yapılmış ve sıcaklık değerlerine dikkat edilmiş mekânlar olmalı. Ne çok sıcak ne de soğuk olmamalı. Çalışma masası öğrencinin biyolojik özelliklerine uygun olmalı. Sandalyesi veya koltuğu çok da rahat olmamalı. Oturmaya uygun olmalı, uyumaya değil. Uzanarak değil mutlaka masa başında çalışılmalı. Gürültüden uzak, TV, telefon gibi uyarıcıların tesirinden arındırılmış olmalı. Öğrencilerin çalışma odaları, salonlar veya televizyon başları değildir. Yani televizyon, radyo, müzikçalar açıkken ders çalışılmaz, ‘Ben çalışıyorum’ diyenler kesinlikle kendilerini kandırıyorlar.
Hedefsiz olarak başlanmış çalışmalar sonuçsuz kalacaktır. Ödevler ders tekrarlarıdır. Çalışmayı pekiştirir ama çalışma biraz da gelecek konulara bakmak ve anlamadan konu geçmemeye çalışmak için yapılır. Öğrencilerin en çok kaçırdıkları budur. Ödevler hızlıca yapılır. Ders çalıştım, ödevimi bitirdim şeklinde ifadelerle aile bireyleri ve kendisini kandırdığını zanneder. Bu tempo biraz da tembelliğe alıştırır. Sonra sınav dönemlerinde tempo artırılması gerektiğinde bu şekilde çalışan öğrenciler zorlanır. Hangi konuyu çalışacağım, nereden başlayacağım ve nerede bitireceğim soruları cevaplanmalı ve öğle çalışmaya başlanmalıdır. Bireysel farklılık göstermekle birlikte 45-50′şer dakikalık periyotlar halinde çalışmalar disipline edilmelidir.
Haftaya hazırlıklı girilmeli
Hafta içinde okul dönüşü zihin ve beden biraz dinlendirilerek her akşam çalışılmalıdır. Hafta sonu cuma akşamına ailecek bir etkinlik konulmalı ve ailecek dinlenilmelidir. Cumartesi ihmal edilmemeli ve çalışılmalı, pazar günü de haftaya hazırlık olarak değerlendirilmelidir. Hazırlıklı girilmiş bir haftanın daha başarılı ve verimli geçtiği gözlenmiştir.
Ders çalışma alışkanlığı ile kitap okuma arasındaki ilişki göz önünde bulundurularak mutlaka akşamları, okul dersleri haricinde kitap okunabilmelidir. Gelişmiş ülkelerde kişi başına günde 24 dakika kitap okumaya ayrıldığını düşünürsek bu konuya özen gösterilmeli, aile bireylerinin de katılımıyla kitap okunmalıdır. Ebeveynler unutmamalıdır ki, birlikte yapılan faaliyetler ailelerin kimlik ve kişiliklerini oluşturup bunun yeni kuşaklara aktarılmasını sağlarlar. Çocuklar daha çok görerek modeli gözlemleme yoluyla öğrenirler.
Abdülrezzak Çil
Öğrencinin okul başarısı üzerinde aile faktörünün oynadığı rolü konu alan Abant İzzet Baysal Üniversitesi öğretim üyesi Süleyman Çelenk’in kaleme aldığı araştırma hayli önemli sonuçlara işaret ediyor. Okul başarısının yarıdan çoğu, ailenin katkısıyla gerçekleşiyor. Araştırmada 3 ana başlık öne çıkıyor. Çocuğun eğitiminde destekleyici tutum gösteren ailelerin çocukları okulda daha başarılı oluyor.
Bu başarıda çocuğun bakımı, şefkat ve korunması öne çıkıyor. Şefkat ve koruma sağlandığı takdirde koruyucu aile yanında kalan çocukların dahi başarısı yüksek çıkıyor. Diğer yandan ailenin okul ile de irtibatlı olması son derece önemli. Ailenin öğretmenlerle işbirliği içinde çocuğuna eğitim desteği sağlaması, başarı halkasını tamamlıyor ve bir bakıma, anne babalar 0-6 yaş döneminde çocukların sadece ihtiyaçlarını karşılayan değil aynı zamanda ilk öğretmenleri sayılıyor.
Aile desteği ve ilgisinden yoksunluk ise akademik başarısı düşük ve sınıfta kalma riski taşıyan öğrencileri diğer öğrencilerden ayıran en önemli etken olarak gösteriliyor. Anne-babanın katı ve tutarsız davranışlarının, aile içi geçimsizliklerin, düşük başarıda önemli bir faktör olduğu söyleniyor. Ailesinden uzakta, yatılı okulda yahut yurtta kalan öğrencilerin aile yanında kalanlara göre daha ağır sorunlar taşıdığına da değiniliyor.
İletişimi kuvvetli bir aile ortamında yetişen çocuğun konuşma becerisinin; cümle uzunluğu, soru sayısı, sözcük dağarcığı bakımından diğerlerine göre daha iyi olduğu ise işin diğer boyutu. Araştırmaların birleştiği sonuca göre; çocuğuna yakın ilgi gösteren, çalışma ortamını düzenleyen ve çalışma programını planlayan, çocuğunun başarısını övücü sözlerle destekleyen, başarısızlığında yüreklendiren anne babaların çocukları çok daha başarı kaydediyor. Ailenin destek ve yardımı başarıda yarı yarıya etkili olduğuna göre nasıl bir çalışma izlenmeli?
Kontrol edin, baskı kurmayın
Ebeveynler okul başarısı için öncelikle çocuklarına sağlıklı bir ortam ve çevre sağlamalı. Çocuğa ders çalışması için baskı yaparken kendileri televizyon karşısına oturmamalı. Televizyonun kapalı, ev ortamının sessiz olmasına dikkat edilmeli. Çocuk çalışma saatleri dışında televizyon izlemek istediğinde seçici olma alışkanlığı kazandırılmalı ve televizyon izlemesine sınırlama getirilmeli.
Okuldan gelir gelmez ders çalışmaya zorlamayın
Çocuğun belirli bir çalışma yeri olduğu gibi belirli bir çalışma saati de olması gerekir. Bu konuda Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın velilere tavsiyesi şöyle: “Her çocuğa uygun gelebilecek ideal bir zaman yoktur. Ama kesinlikle olmayacak bir zaman vardır, o da çocuk okuldan gelir gelmez derse oturtmaktır. Bazı aileler, ‘Önce derslerini bitir, sonra oynarsın’ diyerek çocuğu okuldan gelince ders başına oturtmaya çalışır. Oysa çocuk zaten bütün gün okulda ders yapmış ve yorulmuştur. Okuldan gelince sınıfta baskı altında tuttuğu enerjiyi boşaltması, koşması, dilediği gibi oynaması gerekir.”
Odasındaki masada çalıştırın
Evde çocuğun belirli bir çalışma yeri olmalı. Kanepede oturarak, yatağına uzanarak ve televizyon karşısında ders çalışması doğru bir yöntem değildir. Çocuğun odasına bir çalışma masası konulmalı ve burada ders çalışması sağlanmalı. Hiç olmazsa başka bir odaya masa konarak ders çalışmasına yardımcı olunmalı. Çocuğun ders çalışması için çevreyle ilişkisini kesmesi de yanlış bir uygulamadır. Ders haricinde sosyal ve sportif ortamlara katılması ders başarısına yardımcı olur.
Çocuğun sağlık durumuyla yakından ilgilenilmeli
Çocuklardaki işitsel, görsel ve algısal sorunlar okul başarılarının düşmesine neden oluyor. Çocuğun yaşıyla orantılı olarak algısının gelişip gelişmediğini, herhangi bir sağlık sorununun olup olmadığını mutlaka kontrol ettirin. Başarısızlığı nedeniyle uzmanlara getirilen birçok çocuğun, aslında anlama/algılama yollarında sorunlar olduğu, dikkat eksikliği, özel öğrenme güçlüğü gibi rahatsızlıklardan dolayı başarısızlık gösterdiği ortaya çıkıyor. Gerekli tedavinin yapılmasıyla birlikte işler yoluna giriyor.
Öğretmenle sıkı işbirliği kurulmalı
Veli toplantılarına gidilmeli, ayrıca çocuğun durumunu izlemek için danışman öğretmeni yahut sınıf öğretmeniyle sıkı bir iletişim ve işbirliği içinde olunmalı. Öğretmenle geliştirilecek sıcak ilişkiler ve samimi bir bağ çocuğun başarısını artıracaktır.
Çocuğun her istediği yapılmamalı
Her istediği yapılan doyumsuz çocuk hiçbir şeyden mutlu olmamaya başlar. Çocuğa yeteri kadar harçlık verilmeli. Eğer okulda yemekhane ve servis imkanları varsa fazla harçlık vermek doğru değildir.
Okul dışındaki arkadaşları kontrol edilmeli
Çocuğun arkadaş grubu hakkında aile bilgi sahibi olmalı, arkadaşlarının kötü alışkanlıklarının olup olmadığı hakkında öğretmenlerden bilgi almalı, sigara, alkol ve uyuşturucudan çocuğunu uzak tutmalı.
Sorularına cevap verin
Çocuklar bitmek bilmeyen bir soru hazinesine sahiptir. Sürekli soru üretirler. Sorularına cevap bulması çocuğunuzun öğrenmeye karşı ilgisini artıracaktır.
Kardeş veya başka çocuklarla kıyaslanmamalı
Çocuk, ailesi tarafından sık sık ve olur olmaz her yerde eleştirilmemeli. Çocuğun evde ders çalışması kontrol edilmeli. Nasıl ders çalışılacağı öğretilmeli.
Çocuğunuza güvendiğinizi hissettirin
Çocuğunuz kendisinin başarılı olacağına dair inancınızı bilmeli. Eğer çocuğunuzun başaramayacağını düşünüyorsanız çocuğunuz da kolayca bu fikre kapılıp başarısızlığa uğrayabilir.
Çocuğun yanında kavga etmekten kaçının
Yanında kavga edilen çocuk derse ve öğrenmeye ilgisiz kalır. Kafası, aile içi geçimsizlikler ve ana-baba problemleriyle meşgulken öğrenmeyi düşünmesi beklenemez. Eğitiminde başarının anahtarı ailedeki huzurdur.
Hanzade Yücel
Küçük bir pencereden bakmayalı ne kadar zaman oldu? Yaşanan bir masalı, bir akışı, bir serüveni izlemeyeli; içimize hayatı doyasıya çekmeyeli ne kadar zaman geçti?
Yoksa, pencerelerimiz ardına düşen, artık bir masalı anlatmayan, bir türküyü terrennüm etmeyen zamanlar hiç geçmedi, hiç değişmedi mi?
Evlerimiz küçücük bir pencereyle açılırdı bir zamanlar dünyaya ve neler neler sığardı o küçücük pencereye. Körebe oynayan çocuklar, mızıkçı çocuklarla yapılan kavgalar, annesinin bütün seslenmelerine rağmen oyunu bir türlü bırakmayan çocuğun umursamaz tavırları… Torununun oyununu seyreden dedelerin artık “bir varmış bir yokmuş” ömrünü bastonuyla sürüklemeleri, baston tak-taklarına karışan ezan sesleri… Anaç tavuğun kesinlikle düşman gibi görünmeyen evin kedisine horozlanmaları…
Ve tüm bunları kaneviçeli, dantelli örtülerin delikleri arasından, sardunyaların ve erik yapraklarının izin verdiği ölçüde izlerdiniz. İşte o aralıklarda dünya kare kare büyür, genişlerdi.
Zehra Korkmaz’ a ait bu sıcacık satırları okuduğumda hayata pencere önünden baktığım zamanlar geldi aklıma
İlk 5 yaşındaki halimi hatırladım.
Pencere önündeyim,
Dışarıda kar kış.
Elimde günlük gazetenin bir eki.
Karikatürler var sayfanın alt köşesinde, cam önünde el işi yapan annemin yanına geliyorum ve okumasını istiyorum .
Annem okuyor, gülüyoruz…
Camdan dışarıyı gösteriyor bana,
Komşumuzun benden büyük kızı ve oğlu okul servis aracına biniyorlar.
“Sen de seneye okula başlayacaksın onlar gibi ve kendin okuyacaksın artık” derken yüzümü avuçları arasına alıp gözlerimin içine sıcacık bakıyor, gülümsüyor.
Cama dayıyorum burnumu, mavi renkli bir arabaya biniyorlar.
Nefesim buğuluyor camı.
Siliyorum …
Camda avuç izlerim…
Araba hareket ediyor ağır ağır, köşeyi dönüp gidiyorlar.
Ben, okula gittiğimi ve okumaya başladığımı hayal ediyorum cam önünde,
mutlu oluyorum.
Bir sağ bacağımda bir sol bacağımda seke seke evin içinde koşturuyorum.
Çocukluğumun Ramazan günleri geliyor aklıma,
İftar saatlerinde cam önünde ezan sesini beklediğim heyecanlı anları….
Gözlerim minarenin şerefesinde, dilimde dua “allahümme inneke afifun kerimun tuubbun affe fafu anni”.
Ve ALLAHUEKBER sesi ile yemek odasına çığlık çığlığa koşturuşum…
Sahur vakitlerinde sokağımızdan geçecek olan davulcuyu bekleyişim
Gördüğümde sevinişim
Halamın penceresindeki kuşlar.
Sürü sürü….
Kulaklarımda kanat sesleri…..
Cam önünde , minik avuçlarıma koyduğum yemleri gelip yesinler diye saatlerce bekleyişim
Gelmeyişleri
Beklemekten sıkılışım
Pencere pervazına bırakıp odaya dönüşüm,
Yeşil kanepeye oturduğum anda kuşların yeniden cama gelişleri
Bu gel git lerle oyalanışım
Mesaisi uzun sürdüğü saatlerde
Cam önünde babamı bekleyişimiz…..
Sırtımızdaki hırkaları, annemizin sıcacık kolları sarmış.
Bekliyoruz babacığımı getirecek araba köşeden görünsün diye.
Araba geliyor,
Babam iniyor ,
Gözümüzden akan uykular birden siliniyor
Koşa koşa kapıyı açıyoruz
Babacığım daha ayakkabılarını bile çıkaramadan
Heyecan içinde , o gün ne oldu ne bittiyse ,
Kardeşimle “önce ben anlatıcam” diye yarışıyoruz.
Bacaklarına sarılıyoruz
Kardeşim hemen omuzlarına çıkıyor
Ben kucağındaki yerimi almışım
Babam fabrika kokuyor
Babam yorgun
Ama bizi dinliyor
Babaannemin penceresi önünde saksılar
Bahçesindeki güller, ortancalar, fesleğenler
Minik çakıl taşları…
Ya sizin cam önleriniz?
O pencereden hayata bakarken gördükleriniz?
Kim bilir neler, neler…
28/01/2005 Rana
Geçen yıl Aziz Mahmut okula yeni başladığında sınıf mevcudunu öğretmenimizden öğrenip, her öğrenci için bu yelkenli kalemlerden yapmıştık.
Masa başında anne-baba-Aziz …
Çizdik, kestik, yapıştırdık, etiketledik, kalemleri taktıııık.
Ve ortaya güzel bir şeyler çıktı. Aziz sevinçle arkadaşlarına dağıttı ve çocuklar mutlu oldu.
Okuma bayramlarında, karne günlerinde, diğer bayramlarda çocuklara güzel bir hediye olabilir.
Bu harika fikri : http://www.inciminci.com dan almıştım.
İnci hanım’a teşekkürler
Daha önce önerdiğim http://www.isimetiketleri.com sitesini incelerken, oğlumun kalem etiketlerini yapışkanlı etiketler ile hazırlama fikri doğru zihnimde. Tabi o site kadar profesyonelce olmadı ama bize özel oldu 🙂
Aziz için sevdiği kahramanlara ait bir boyama kitabı yapmıştım. Dosyamdaki çizimleri kullanıp oluşturdum etiketlerimizi. Kartuşum siyah&beyaz olduğu için sonuç renkli de değil. Fakat Aziz sevecektir. Dediğim gibi : Bize özel 🙂
Okulların açılmasına birkaç gün kala beni “besleme saati” endişesi sardı.
Geçen yıl 1. sınıfta olan oğlumun en büyük sorunuydu yemeğini yememesi.
Tam gün olan okulumuzda 1 saatlik süre öğlen yemeğine ayrılmıştı. Ancak oğlum bu saati oyun ile geçirmeyi istiyordu.
Dilerim 2. sınıfta biraz daha olgunlaşmıştır ve yemek saatlerine daha dikkat eder.
Ben de anne olarak onun bu saatlerini kolaylaştırmak için arayış içine girdim. Birkaç gündür arkadaşlarımdan, internetten , diyetisyenlerin web sitelerinden okul menüsü öneriler alıyorum. Ve kendime bir dosya hazırladım.
Ara ara denediğim tarifleri de zaman içinde paylaşmayı düşünüyorum.
Evvela buzdolabına hatırlatıcı bir not ile başladım işe J
BESLENMEYE NE KOYABİLİRİM
Kaşarlı-biberli-domatesli minik pizzalar
Tarçınlı yada portakallı ev keki
Peynirle fırınlanmış minik ekmekler (Peynir-yumurta karışımı ile fırınlanmış)
Cevizli kurabiye ve süt
Kaşarlı minik sandviç ve naneli limonata
Tahinli kek ve süt
Ev hamburgeri
Makarna
Havuç
Krep
Gözleme
Limonlu top kek
Pamuk poğaça
Peynir topları
Haşhaşlı çubuklar
Susamlı simit
Unutma:
Sandviçe maydanoz koy
Makarnaya havuç koy
Yumurtayı 12 dak haşla
Börekleri minik minik hazırla
Süt , meyve suyu, ayran. Bunları dönüşümlü koy
Meyveyi asla unutma
Sıcak kalması gereken gıdalar için bir çare bul , minik termos kutular varmı araştır
Soğuk gıdalar için buz şarjörü kullanabilirsin
Çocuğu okula giden annelere Allah kolaylık versin
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer tarafından yayımlanan genelgeye göre, okul kantinlerinde gazlı-kolalı içecekler ve cips satışı yapılmayacakmış
Bakanlığa bağlı örgün ve yaygın eğitim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin güvenli, sağlıklı beslenme bilinci kazanmalarına katkı sağlamak, olabilecek gıda zehirlenmeleri, bulaşıcı hastalıklar, yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı hastalıklar ile şişmanlığı önlemek amacıyla yayımlanan genelgeyle, ”Eğitim kurumlarının, yatılı veya pansiyonlu yemekhaneleri dahil olmak üzere kantinleri, çay ocakları, büfeleri vb. yerlerde çocukların dengesiz beslenmesine, şişmanlığa (obezite) neden olabileceğinden, doğal maden suları hariç, enerji yoğunluğu yüksek, besin değeri düşük olan (enerji içecekleri, gazlı, aromalı ve kolalı içecekler) ile kızartma ve cipslerin satışları yapılmayacak, otomatik satış yapan makineler de bulundurulmayacaktır. Bunların yerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığından üretim veya ithalat izni bulunan süt, ayran, yoğurt, meyve suyu, taze sıkılmış meyve suyu ve tane ile satışı yapılabilen meyve bulundurulacaktır” şeklinde değiştirildi.
*******************************************************
Alınan bu kararı destekliyorum.
Geç kalınmış olsa da yavrularımız -en azından- bundan sonra abur cubur ile temaslarını azaltacaklar.
Ve acilen ! Tüm okullarda sağlık bölümü, revir, hemşire olması için Milli Eğitim Bakanlığı yada Sağlık Bakanlığı harekete geçmelidir.
50 kişiden fazla çalışanı olan iş yerlerinde hekim bulundurma zorunluluğu getirilmişken, binlerce öğrencinin bulunduğu devlet okullarımızda sağlık personelinin olmaması akıl alır gibi değil.
Merdivenlerden inişleri, bahçede koşuşturmaları her an bir kazaya gebe…
Okula gönderdiğim çocuğumun sürekli kullanığı bir ilacı var ise bunu ilgili hemşireye teslim etmeli ve saati geldiğinde verileceğini bilmeliyim. Doğru olanı bu !
Geç kalınmadan uygulamaya alınmalıdır.